Bir insan ister milletvekili olsun, ister belediye başkanı, ister bir sivil toplum kuruluşunun başkanı ya da herhangi bir kurumun müdürü… Her kim olursa olsun, bir makama geldiğinde temel amacı başarılı olmak ve arkasında kalıcı izler bırakmaktır. Makama gelene kadar halka vaatler yağdırır, “Göreve gelirsem şunları yapacağım, bu sorunları çözeceğim,” der. Ancak koltuğa oturduktan sonra tablo değişir. Kimileri çok çalışır, gözle görülür işler başarır; kimileri ise yerinde sayar ve eleştiri oklarının hedefi haline gelir. Bu durum, ne yazık ki yalnızca bireysel eksikliklerle açıklanamaz. Başarılı ya da başarısız olmanın gizli nedenlerini sorgulamak, bu tablonun ardındaki gerçekleri anlamak için şarttır.
YALAKA TAKIMININ ZEHİRLİ ETKİSİ
43 yıllık gazetecilik hayatımda sayısız makam sahibiyle tanıştım. Kimileri halkın takdirini toplarken, kimileri sessiz sedasız tarihin tozlu sayfalarına gömüldü. Başarısız olanların ortak noktalarından biri, çevresindeki yalaka takımının etkisinde kalmalarıdır. Makam sahibi bir kişi göreve başladığı anda, etrafını hemen “yalaka takımı” sarar. Bu takımın görevi, yeni yetkiliyi manipüle ederek zihinlerini bulandırmaktır. Şunu derler:
“Şu kişi iyi, bu kişi kötü.”
“Bu, şu grubun adamı. Onu uzaklaştırmalısınız.”
“Bu kişi size zarar verir.”
Bunlar öyle insanlardır ki; sabah uykusuz kalkmışsın, gözlerinin altı mor, ama gelmişlerdir yanına “Ya, başkanım ne güzel bir rüya gördüm, inan ki ışık saçıyorsun!” diye seni övmek için. Bu insanlar, seni sana unutturur, doğruyu söylemezler. Sadece senin etrafında dolaşarak, seni yanıltarak “ekmek yerler.”
BAŞARININ ANAHTARI: AKIL VE CESARET
Bir makam sahibi, çevresindeki yalancı ve çıkarcı insanları fark edip onlardan uzak durursa, başarı yolunda önemli bir adım atmış demektir. Ancak bu kolay bir şey değildir. Gerçek dostlar, yalaka takımının çevirdiği dolaplar nedeniyle makam sahibine yaklaşamaz. Çünkü yalakalar, samimi ve dürüst insanları “tehlike” olarak görür ve onları engeller. Makam sahibi, bu durumu fark etmek için zaman zaman aynanın karşısına geçmeli ve şu soruyu kendine sormalıdır:
“NEDEN GERÇEK DOSTLARIM YANIMDA DEĞİL?”
“Kimlerle yol yürüyorum ve neden bu kadar eleştiriliyorum?”
Akıl ve mantıkla hareket eden, çevresini doğru seçen bir liderin başarısız olma ihtimali yoktur. İslam’ın temel prensiplerinden biri, adaletle hareket etmektir. “Adalet, mülkün temelidir” sözü, yalnızca bir atasözü değil, aynı zamanda liderliğin altın kuralıdır. Adil olan, halkı için çalışan, çıkar peşinde koşmayan bir lider, halkın duasını alır ve başarısı daim olur.
BAŞARISIZLIK HİKÂYELERİ: TARİHTEN DERSLER
Tarihe baktığımızda, başarısız olan liderlerin en büyük ortak özelliği, çevrelerindeki kötü niyetli kişilere teslim olmalarıdır. İslam tarihinden bir örnekle bu durumu pekiştirelim. Hazreti Ömer (ra), halifeliği döneminde bir gün sarayının kapısını açık bırakır ve halkla iç içe yaşamaya devam eder. Ona “Neden kapınızı kapatmıyorsunuz? Kendinizi koruyun,” diyenlere şu cevabı verir:
“EĞER HALKIMDAN KORKARSAM, RABBİME NASIL HESAP VEREBİLİRİM?”
Hazreti Ömer’in bu tavrı, bir liderin halkıyla arasına mesafe koymaması gerektiğini vurgular. Ancak günümüzde ne yazık ki birçok lider, halktan uzaklaşır, halkın gerçek sorunlarını anlamak yerine sadece çıkar gruplarına hizmet eder. Bu tür liderler için bir süre sonra ne adalet ne de başarı kalır.
YALAKALIĞIN SONU: HAYAL KIRIKLIĞI VE UNUTULUŞ
Yalaka takımıyla iş birliği yapan liderler, kendilerini bir süre başarılı gibi hissedebilir. Ancak bu kişiler, görev süreleri sona erdiğinde unutulmaya mahkûmdur. Çevresini dalkavuklarla dolduran bir makam sahibinin adı, halkın hafızasında uzun süre kalmaz. Ne yazık ki böyle isimlerden tarihte çokça vardır. Bu kişilere itibar edenler, kin ve nefret tohumlarıyla beslenen insanların oyununa gelir ve sonunda kaybederler.
YALAKALIĞA GEÇİT VERMEYENLER KAZANIR
Başarıya ulaşmanın yolu, etrafınızdaki insanları iyi seçmekten geçer. Kin ve nefretle beslenen, çıkar peşinde koşan, yalnızca kendi menfaatlerini düşünen insanlara itibar edenler kaybetmeye mahkûmdur. Ancak gerçek dostlarını yanına alıp adaletle hareket eden liderler, halkın gönlünde taht kurar. Unutulmamalıdır ki, Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur:
“Müminin ferasetinden sakının; çünkü o, Allah’ın nuruyla bakar.” (Tirmizî, Tefsirü’l-Kur’ân, 15).
Eğer bir makam sahibi ferasetle hareket eder, çevresindeki insanların niyetini doğru bir şekilde okursa, başarılı olmaması için hiçbir neden yoktur. Koltukta oturmanın gerçek bedeli, halkın güvenini kaybetmek değil, aksine onların dualarını kazanmak olmalıdır.
Kendi yolunuza bakın, çevrenizdekileri iyi seçin, ve unutmayın: Yalakalık geçicidir, ama halkın sevgisi sonsuza dek kalır. REMZİ HAYTA YAZDI
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)