Yarım asırdır leblebicilik mesleğine hayat veren Yaşar Bodur, babasından devraldığı sanatı oğluna aktarmaya hazırlanıyor. Leblebinin tarihine uzanan bu yolculuk, emek, sabır ve kültürel mirasın öyküsünü barındırıyor.
Leblebi ustası Yaşar Bodur’un hikayesi, sadece bir meslek hikayesi değil; aynı zamanda geleneksel lezzetlerin, zanaat aşkının ve insan hayatına dokunan emeklerin hikayesidir. 67 yaşındaki Bodur, leblebicilik mesleğine henüz yedi yaşında babasının yanında adım atmış ve o günden bugüne, yarım asırlık bir süre boyunca aynı dükkânda, aynı azim ve inançla bu geleneksel lezzeti üretmeye devam ediyor. Babasından devraldığı leblebicilik mesleğini kendine has ustalıkla devam ettiren Bodur, aynı zamanda bu sanatın felsefesini ve ruhunu yaşatmaya kararlı. Malatya Flaş Haber imtiyaz sahibi Remzi Hayta ile gerçekleştirdiği uzun sohbette, sadece leblebi yapımını değil, bu işin inceliklerini, tarihini ve yaşanmışlığını da aktarıyor.
Yaşar Bodur’un hikayesi aslında Çorum’un tarihine kadar uzanan bir serüven. 1958 yılından bu yana leblebi yapan, sayısız yarışmada birincilik kazanmış olan Bodur, bu işin derinlemesine bilinmesi ve yaşatılması için adeta bir kültürel miras taşıyıcısı gibi çalışıyor. Ona göre, leblebinin değeri sadece günümüzün popüler bir atıştırmalığı olması değil, aynı zamanda yüzyıllardır sultan sofralarına kadar ulaşan bir geçmişe sahip olması. Leblebi, Bodur’un gözünde bir yemekten fazlası; soyluluğun ve dayanıklılığın sembolü.
Leblebi yapım süreci, Bodur’un ifadesiyle, ustalık ve sabır isteyen, milimetrik bir sanat. Bu süreçte en iyi nohudu seçmek, defalarca elemek, her bir nohut tanesinin aynı şekilde pişmesi için özel işlemlerden geçirmek gerekiyor. Bodur, nohutun kaliteli bir leblebiye dönüşmesi için fırınlama işlemlerinin önemini vurguluyor. “Nohutun ilk fırınlanmasında onun yumuşaklık özelliğine bakarız, ikinci fırınlamada ise dişle kontrol ederiz” diyen Bodur, leblebi yapımının ustalık gerektiren bir zanaat olduğunu belirtiyor. Günümüzdeki hız ve kolaylığa rağmen, onun için bu işi yapmak hâlâ aynı dikkat ve titizlikle devam ediyor.
Eski zamanlarda, teknolojinin ve elektriğin olmadığı dönemlerde bile odun ateşinde yapılan leblebi, günümüzde modern fırınlarda pişiriliyor. Ancak Bodur’a göre, makinalaşma bu işin ruhunu kaybettirebilir. Ona göre, leblebicilikte her aşama ustalık gerektiriyor ve bu ustalığı makinalar tam olarak yansıtamıyor. Bodur’un en büyük önemi verdiği şey ise kalite. Her nohutun aynı oranda suya doyurulması, yeterli süre mayalanması, ardından özel ocağında kontrollü bir ısıda pişirilmesi gibi işlemler, bir leblebiye o kıtır kıtır lezzetini ve dokusunu kazandırıyor.
Bodur, leblebinin tarihi ve kültürel önemi üzerine de derin bir bilgiye sahip. İslam kültürü üzerine yaptığı okumalar ve araştırmalar sonucunda, birçok bilim adamının özel hayatlarına, İslam’ın değer kattığı kültürel unsurlara dair derin bir birikim edinmiş. Ona göre, leblebi de tıpkı geçmişteki büyük bilim insanlarının eserleri gibi, bir kültürel miras niteliğinde. “Okumak çok güzel bir şey, herkese tavsiye ederim” diyen Bodur, leblebinin tarihçesi üzerine uzun yıllar süren araştırmalar yapmış ve en eski dönemlerden günümüze kadar bu geleneği korumanın önemine inanıyor.
Leblebiciliğin ustalık gerektiren, sabır ve bilgi isteyen bir sanat olduğunu belirten Bodur, günümüzde bu mesleğin artık neredeyse kaybolmaya yüz tuttuğunu üzülerek dile getiriyor. Ancak o, leblebiciliğin sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir miras olduğunu ve bu mirası oğlu ile birlikte devam ettireceğini söylüyor. Babasından devraldığı dükkânını oğluna bırakma düşüncesi onu heyecanlandırırken, “En değerli miras müşteridir” ifadesiyle, aslında bu mesleğin özü olan insana dokunmayı işaret ediyor.
Yaşar Bodur’un leblebicilik hikayesi, sadece bir ustanın mesleğini değil, bir kültürel mirası gelecek nesillere taşıma çabasını, emeğe ve sanata duyulan saygıyı yansıtıyor. Bu geleneksel lezzeti üretirken, onun inceliklerini her yeni nesle aktarmayı görev biliyor. Bodur’un hikayesi, emeğin, azmin ve geleneğin birbiriyle nasıl iç içe geçtiğini, ustalıkla yapılan her işin insan hayatına nasıl dokunduğunu gösteriyor. REMZİ HAYTA- ÖZEL
Y
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)