Zaman zaman durup düşünmek gerek: Ne oldu bize? Ne zaman bir “Teşekkür ederim” demek bu kadar zorlaştı? Ne zaman bir dua etmeyi, bir hayır duası almayı önemsiz saydık? Oysa bizim inancımızda da, kültürümüzde de iyiliğe teşekkür etmek, yapılanı unutmamak en büyük erdemlerdendir.
Bir gün Hz. Ali’ye bir dilenci gelir. Hz. Ali, elindekini verir. Dilenci teşekkür bile etmeden uzaklaşır. Etrafındakiler bu vefasızlığa şaşırınca, Hz. Ali şöyle der:
“O teşekkür etmeyi bilmiyor olabilir ama ben vermeyi biliyorum.”
İşte burada ince bir mesaj vardır: İyilik yapmak erdemdir ama o iyiliğin kıymetini bilmek de bir ahlâk ölçüsüdür.
Bugün birine yardım ettiğinizde ya da bir güzellik yaptığınızda, çoğu zaman ne bir “Allah razı olsun” duyarsınız ne de bir teşekkür. Sanki yapılanlar hakmış gibi…
Oysa biz öyle bir toplumduk ki, biri bir fincan kahve ikram etse, “Kırk yıl hatırı var” derdik. Bugün insanlar çuval çuval iyilik yapsanız, bir eleştirinizde sizi yok sayacak kadar nankörleşebiliyor.
Gazetecilik mesleğinde bunu sık yaşarız. On güzel haber yazarsınız, adı geçer, çalışmaları duyurulur, bir teşekkür gelmez. Ama bir eleştiri haberi yaptığınızda, telefonlar susmaz, davalar açılır, küskünlükler başlar. Çünkü bizim toplumda olumlu olanı takdir etmek unutuldu, eleştiriye tahammül sıfırlandı.
Bunu sadece mesleki dert olarak anlatmıyorum. Bugün sokakta düşen birini kaldırmak isteseniz insanlar size şüpheyle bakar. Yardım etmek cesaret ister hale geldi. Çünkü güven kalmadı. İnsanlar artık birbirine yaklaşmaktan, selam vermekten bile çekinir oldu.
“Ya bu adam bana zarar verir mi?”
“Acaba bir çıkarı mı var?”
“Dolandırılır mıyım?”* diye korkularla konuşuyoruz.*
Ekonomik kriz, sosyal güvensizlik, manevi çöküş… Bunların hepsi bizi iyi insan olmaktan, insanca yaşamaktan uzaklaştırıyor. Oysa biz öyle bir milletiz ki, bir lokmayı bölüşmeyi, komşunun halini sormayı, yolda kalana sahip çıkmayı gelenekten biliriz. Ama ne yazık ki şimdi teşekkür etmek bile lüks oldu.
Hatırlayalım; bir gün Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurur:
“İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a da şükretmez.”
Bu söz, bir teşekkürün sadece nezaket değil, aynı zamanda bir ibadet boyutu olduğunu gösteriyor.
İyiliğe teşekkür etmeyen toplumda, bir süre sonra iyilik de azalır. Çünkü iyilik, kıymet bilene yapılır. Nankörlük çoğaldıkça, insanlar kalbini de kapatır, elini de… Bu yüzden teşekkür etmeyi unutmamalıyız. Devlet de yapsa, bir fert de yapsa, güzel bir işi gördüğümüzde bir “Allah razı olsun” demek, bizi insan yapar.
Çünkü biz biliyoruz ki dua, hem yapanın hem yapılanın zırhıdır. Herkesin duaya ihtiyacı vardır. Devletin de, vatandaşın da… Güzel sözle, teşekkürle, hayır duasıyla örülü bir toplum daha güçlü, daha merhametli, daha yaşanası olur.
Eğer bu gidişatı değiştirmek istiyorsak işe teşekkür ederek başlayalım. Küçük bir iyiliğe büyük bir teşekkür edelim. Unutmayalım:
İyilik eden unutabilir, ama teşekkür eden unutmamalıdır. REMZİ HAYTA YAZDI
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)