Son yıllarda etrafımızda olup bitenleri izlerken, insanlığın nereye doğru gittiğini sorgulamadan edemiyorum. 61 yaşındayım ve hayatım boyunca birçok şey gördüm ama şunu çok iyi biliyorum: Bu kadar öfkeli, saygısız ve şiddete meyilli bir toplum görmedim. Pandemi döneminin getirdiği belirsizlikler, 6 Şubat’ın acımasız depremleri ve yaşadığımız ekonomik sıkıntılar, bizi adeta başka bir insan haline dönüştürdü. Peki, ne oldu bize? Neden bu kadar hırçın ve tahammülsüz olduk?
Bir gün, arkadaşımın aracı ile trafikte işten eve dönerken yaşadığım bir olayı hatırlıyorum. Bir araç, önümdeki arabayı sıkıştırarak geçmek istedi. Normalde, bu tür davranışlara alışkın olduğumuz için fazlaca üzülmeyebiliriz ama o gün, adeta bir kargaşanın içinde buldum kendimi. Sürücüler, neredeyse ellerinde sopa ile trafiği yönetmeye çalışıyordu. Küçük bir kırmızı ışıkta bile, bazen direksiyon başındaki insanların sinirleri zıplıyor ve araya giren her araç bir savaş sebebi haline geliyordu. “Yahu bir insan bu kadar mı sabırsız olur?” diye düşündüm.
Trafikte yaşanan bu öfke, sadece bir örnek. Günlük hayatımızda, hemen her yerde benzer öfkelerle karşılaşıyoruz. İş yerlerinde, mahallelerde, hatta aile içindeki sohbetlerde bile saygı ve hoşgörü adeta unutulmuş durumda. Bir zamanlar mahalle kültürümüzde, kapı komşusuyla selamlaşmak, en küçük bir konuda bile bir adım geri atmayı bilmek vardı. Hatırlıyorum ki, çocukken, mahalledeki büyüklerimiz, biz çocukları sakinleştirmek için “Sakın sesinizi yükseltmeyin, insanlara kötü örnek olursunuz!” derdi. Şimdi ise, bu öğütlerin tam tersine bir toplum haline geldik.
Şiddet ve saygısızlık, trafikle sınırlı değil; sosyal medya bu işin içine girdiği andan itibaren her şey daha da karmaşık hale geldi. Birbirimizi sosyal medya üzerinden eleştirmek, hakaret etmek, adeta spor haline geldi. Herkesin, her an her şey hakkında fikri var ama çoğu zaman bu fikirler, düşünceli bir şekilde değil, öfke ve kızgınlıkla dolu şekilde ifade ediliyor. Bir arkadaşım, sosyal medyada tartışmalara katılmaktan sıkıldığını söylüyor. “Bir paylaşım yapıyorsun, hemen altına bir sürü kötü yorum geliyor. İnsanlar, kendi egolarını tatmin etmek için başkalarını küçümsemeyi adeta bir alışkanlık haline getirmişler” diyor.
Gözlemlerime göre, bu artan şiddet ve saygısızlığın birkaç nedeni olabilir. Pandemi süreci, bizi birbirimizden uzaklaştırdı, yalnızlaştırdı ve büyük bir belirsizlik içinde bıraktı. Herkes kendi sıkıntılarıyla boğuşurken, empati duygumuz zayıfladı. Ayrıca, ekonomik krizler ve işsizlik, insanları daha da hırçın ve tahammülsüz hale getirdi. Eskiden birlikte yaşadığımız o eski komşuluk ilişkilerindeki sıcaklığı, şimdi yerini sadece kendi çıkarlarını düşünen bireylere bıraktı.
Bir rivayet vardır, eski zamanlarda köyde bir yaşlı kadın varmış. Köy halkı, bu kadının her zaman huzur dolu olduğunu söyler, onun etrafında bir huzur ortamı olduğunu hissedermiş. Bir gün, köyde büyük bir tartışma çıkmış. Herkes kendi tarafını savunurken, yaşlı kadın sessiz kalmış ve sadece “Güzel bir söz, kavgayı bitirir; kötü bir söz ise her şeyi mahveder” demiş. O zamanlar bu sözler üzerine düşünür, tartışmalar çözüme kavuşurmuş. Ama şimdi, o eski güzel sözlerin yerini kötü sözler ve öfke almış durumda.
Şiddetin ve saygısızlığın arttığı bu dönemde, kendimize dönmeli ve eski değerlere tekrar sahip çıkmalıyız. Empati, hoşgörü ve saygı, sadece bireysel değil toplumsal bir sorumluluktur. Bu değerleri yeniden inşa etmek, belki de sadece kendimizi değil, toplumu da iyileştirecek tek yol. Her birimiz, küçük bir adım atarak, bu büyük değişimi başlatabiliriz. Çünkü, eski komşuluk kültürümüzün, eski saygı ve sevgiyi yeniden yeşertebilmesi için hepimize ihtiyaç var.
Unutmayalım, toplumsal barış ve huzur, birbirimize gösterdiğimiz saygıyla başlar. Hep birlikte, eski değerleri hatırlayarak, daha anlayışlı ve huzurlu bir toplum yaratabiliriz. Bu yolda atacağımız her adım, gelecekte daha sağlıklı ve mutlu bir topluma doğru atılmış bir adım olacaktır. REMZİ HAYTA YAZDI –MALATYA FLAŞ HABER
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)