“6 Şubat’ta sadece binalar değil, yerel basının sesi de enkaz altında kaldı. Şimdi o sesi yeniden duyurmak için sizin desteğinize ihtiyaç var, Sayın Cumhurbaşkanım.”
“Yerel basın, bir şehrin sesi, vicdanı ve hafızasıdır.” Ancak bu ses, 6 Şubat depreminin ardından adeta susturuldu. Enkaz altında kalan sadece binalar değil, aynı zamanda yerel basının varlık mücadelesiydi. Deprem bölgesindeki yerel gazeteciler, tüm imkanlarını kaybetmiş olmasına rağmen, devletten beklenen desteği bulamadı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin gönderdiği bir fotoğraf makinesi dışında herhangi bir yardım alınmadı. Belki başka destekler alanlar olmuştur; ancak biz yalnızca kendimizden sorumluyuz. Bu süreçte, yerel basına yönelik ayrımcı uygulamalar adeta ikinci bir darbe niteliğindeydi.
Yerel gazeteciler, bakanlık ziyaretlerine davet edilmezken, yalnızca ajanslar çağrıldı. Peki, bu uygulamanın amacı neydi? Şehitlerimizin, vatanımızın ve milletimizin yanında duran; 15 Temmuz’un kahramanlık destanını yazan yerel basına neden böylesine bir kota uygulandı? Yerel basını yok saymak, onun sesini kısmak, aslında toplumsal vicdanı susturmaktan başka bir şey değildir.
DEPREM BÖLGESİNDEKİ YEREL BASININ ÇİLESİ
Deprem, yerel basının zaten sınırlı olan imkanlarını neredeyse sıfırladı. Reklam gelirleri, yerel basının en önemli finansal kaynağıydı; ancak depremle birlikte bu gelirler de yok oldu. Tüm bu zorluklara rağmen, basının yaşadığı en büyük krizlerden biri de hükümet yetkililerinin şehir ziyaretlerinde sadece ulusal basın ajanslarını davet etmesi oldu. Depremde her şeyini kaybeden yerel basına bu tavır, hem maddi hem de manevi bir yara açtı.
Malatya’nın yerel gazetecileri, kendilerini dışlanmış hissettikleri gibi, bu ayrımcılığın bilinçli bir tercih olduğundan da şüpheleniyor. Sahada yıllardır emek veren, her zorluğa rağmen görevini yapan gazeteciler, neden bu davetlerin dışında bırakılıyor? Bir bakanlık ziyaretinde yerel gazetecilere yer vermek, neyi eksiltir? Oysa biz sadece haberleri çıplak gözle görmek, okuyucularımıza en doğru şekilde aktarmak istiyoruz.
YEREL BASINA UYGULANAN KOTA VE AK PARTİ’NİN SORUMLULUĞU
Yerel basının, Ak Parti’nin büyümesinde ne kadar önemli bir rol oynadığı herkesin malumudur. Anadolu’nun her köşesine yayılan haber ağını oluşturan yerel basın, halkla bağ kurmanın ve sorunları duyurmanın en etkili yollarından biridir. Ancak, şu an yerel basına yönelik uygulamalar, bu bağı zayıflatmakta ve Ak Parti’nin büyümesine zarar vermektedir.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yerel basına verdiği değeri biliyoruz. Ancak iletişim kanallarında yaşanan bu aksaklıkların ve yerel basına yönelik ayrımcılığın Sayın Cumhurbaşkanımıza ve İletişim Başkanımız Sayın Fahrettin Altun’a tam anlamıyla iletildiğine inanmıyoruz. Sayın Erdoğan’ın bu konuda hassas olduğundan ve yerel basını dışlayan bu uygulamalara son vereceğinden eminiz.
YEREL BASININ MİSYONU VE DEVLETİN SORUMLULUĞU
Yerel basın, ulusal basının mutfağıdır. Sahada gördüklerini yazan, halkın sesi olan gazeteciler, bir şehrin nabzını tutar. Ancak deprem bölgesinde yaşananlar, yerel basını yok saymanın ötesinde, bir itibarsızlaştırma çabasını da beraberinde getirdi.
Yerel gazeteciler, 21 metrekarelik konteyner’de, en kısıtlı imkanlarla bile görevlerini yapmaya devam ediyor. Malatya Büyükşehir Belediyesi’nin tahsis ettiği konteynerler sayesinde başını sokacak bir yeri olan gazeteciler, bu zor şartlara rağmen sahadan kopmamaya çalışıyor. Ancak devlet yetkililerinin yerel basına sırt çevirmesi, onların yükünü daha da ağırlaştırıyor.
YEREL BASINI GÖRMEZDEN GELMEK TOPLUMUN VİCDANINI SUSTURMAKTIR
44 yıllık bir gazeteci olarak, sahada gördüklerimi yazmaya devam edeceğim. Ben bir ajans gazetecisi değilim; halkın içinde, gerçeklerin peşinde koşan bir emekçiyim. Yerel basını yok sayanların, bir gün bu yok saydıkları basının enkazı altında kalacağını unutmamaları gerekiyor.
Sayın Cumhurbaşkanımız ve İletişim Başkanı Fahrettin Altun’a sesleniyorum: Yerel basını bu dar boğazdan çıkarmak, onun sesini yeniden yükseltmek sizin elinizde. Bu kota uygulamalarını ve ayrımcılığı ortadan kaldırarak, yerel gazetecilerin hak ettiği değeri görmesini sağlamalısınız. Çünkü yerel basın, sadece bir meslek değil; bir şehir için vicdan, umut ve mücadele demektir.
REMZİ HAYTA-44 Yıllık Gazeteci ve Yerel Basın Emekçisi
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)