Sanal Cuma Mesajları mı? Gerçek Cuma’nın Hayrı mı? - Malatya Flaş Haber
Köşe Yazısı

Sanal Cuma Mesajları mı? Gerçek Cuma’nın Hayrı mı?

Cuma, sadece mesajlarla kutlanmaz; dualar, sadakalar ve hayırlarla yaşanır. Cuma’nın bereketini hissetmek için, geleneğimizi yaşatıp gönüllere dokunalım.

Sanal Cuma Mesajları mı? Gerçek Cuma’nın Hayrı mı?

Her hafta bizlere bahşedilen Cuma gününün feyzini, bereketini ve ruhunu ne kadar yaşıyoruz, bir durup düşünmek gerek. Son zamanlarda Cuma günleri gönderilen o hazır mesajlar, linklerle dolu sanal tebrikler, gönüllere dokunmuyor artık. Allah razı olsun, Cuma mesajı göndermek elbette güzel bir niyet. Ancak, o hazır mesajlar yerine elimizde iki satır olsun, kendi içimizden gelen cümleleri yazmak daha anlamlı olmaz mı? Çünkü çoğu zaman o linklere kimse bakmıyor, görmüyor bile. Hazır mesajlarla Cuma tebrik etmek ne kadar hoş sizce? İkincisi, biz büyüklerimizden gördüğümüz gibi Cuma’nın ruhunu yaşatıyor muyuz? Elhamdülillah, bizden öncekiler bu mübarek günü sadece mesajlarla değil, hayır ve bereketle idrak ederlerdi. Şimdi sormak lazım, kaçımız Cuma akşamlarında hayır yapıyor, sadaka veriyor?

Cuma mesajı göndermek elbette güzel bir şey, fakat önemli olan Cuma’nın özünü yaşamak. Cuma gününün feyzini ve bereketini hissedebilmek. Büyüklerimizden öğrendik, Cuma akşamları evden komşuya bir kap yemek gönderilirdi, “Bu yemek ölülerin rızkıdır, hayırdır,” diye. Kaç kişi şimdi bunu yapıyor? Evet, belki komşumuzun o yemeğe ihtiyacı yoktur ama kapısından çıkan o yemekle bir bereket, bir hayır evinize girer. Bu, bir sevaptır. Bizim kültürümüzde, büyüklerimizde bu vardı; hayır yapmak, sadaka vermek, paylaşmak. Biraz dua almak, ellerimizi cebimize atmak gerek. Cuma mesajı göndermekle sanal Müslümanlık olmaz, bunu unutmayalım. Cuma’yı gerçek anlamda yaşamak, gönülden dua etmek, hayır yapmak gerek. Komşumuzun kapısını çalmak, bir büyüğümüzü aramak, bir hastaya hal hatır sormak… İşte mübarek Cuma’nın ruhu budur.

Bugün kaç kişi Cuma namazına giderken kalbinde bu hissiyatı taşıyor? Kaçımız Cuma akşamları bir yetimin başını okşayıp, bir fakire sadaka veriyoruz? Bu soruları kendimize sormak gerek. Cuma, sadece bir namaz günü değil; bir yenilenme, bir ruh temizliği, bir arınma günüdür. Hz. Peygamber’den (s.a.v.) rivayet edilen hadislerde de belirtildiği gibi, Cuma günü insanlık için en hayırlı gündür. Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Güneşin doğduğu en hayırlı gün cumadır; Âdem o gün yaratılmış, o gün cennete girmiş ve o gün cennetten çıkarılmıştır. Kıyamet de cuma günü kopacaktır” (Müslim, “Cum‘a”, 18). Bu mübarek günde yapılan duaların kabul edileceği bir anın olduğunu da biliyoruz. İşte o icâbet saati, duaların göğe yükseldiği, Allah’ın rahmetinin en bol olduğu bir andır.

Cuma gününün feyzi, sadece namazla sınırlı kalmamalı. O gün yapılan hayırlarla, infaklarla, insanlarla kurduğumuz bağlarla büyür. Biz büyüklerimizde gördük; Cuma akşamları vefat edenlerin rızkı diye komşuya bir kap yemek gönderilirdi. Bugün kaç kişi komşusuna bir kap yemek veriyor? Belki komşumuzun o yemeğe ihtiyacı yok, ama o evden çıkan kısmet, o evin bereketini arttırır. Allah katında büyük bir hayırdır. Hayır ve sadaka önemli, biraz dua almak önemli. Bu, sadece bir geleneği yaşatmak değil, İslam’ın emrettiği infakı yerine getirmektir.

Cuma günü, günahlarımızın affolunduğu bir gündür. Cuma namazını ihmal etmeden, hutbeyi dikkatle dinleyip, gönülden ibadet etmek gerekir. Bir hadiste Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Cuma günü, gerekli temizliği yaptıktan sonra camiye gidip hutbeyi dinleyen ve namazı kılan kimsenin, o gün ile daha önceki Cuma arasında işlemiş olduğu günahlar affolunur” (Buhârî, Cuma, 6, 19). Üç Cuma namazını terk eden kimsenin kalbinin mühürleneceği de bildirilmiştir (Ebû Dâvûd, Salât, 204). Bu hadisler bizlere Cuma gününün önemini bir kez daha hatırlatır.

Bizleri her hafta yeni bir Cuma gününe ulaştıran Rabbimize hamd olsun. Bizleri Müslüman bir anne ve babadan dünyaya getirdiği için, İslam’la şereflendirdiği için şükredelim. O’nun yüceliğini, karşısındaki acizliğimizi aklımızdan hiç çıkarmayalım. Cuma mesajları göndermekle değil, o mesajların içindeki ruhu yaşayarak, hayatımıza geçirerek gerçek bir Müslüman olalım. Yaptığımız her işte, her adımda, her ticarette Allah’ın bizi her an gördüğünü, yaptıklarımızın hesabını vereceğimizi unutmayalım.

Cuma’nın hayrı ve bereketi, onu gerçek anlamda yaşayanların üzerine olsun. Bizler, Rabbimizin rızasını kazanmayı hedefleyelim. Cuma’nın ruhunu, feyzini ve bereketini sadece bir mesajla değil, dualarla, hayırlarla, infaklarla hayatımıza yansıtalım. İşte o zaman Rabbimiz bizden razı olacak, biz de O’nun cennetiyle, cemaliyle müşerref olacağız.

Bu vesileyle, gönüllerinizin huzurla dolduğu, dualarınızın kabul olduğu bereketli Cuma’lar dilerim. Allah hepimizi iyilikte, doğrulukta ve hayırda yarışanlardan eylesin.

REMZİ HAYTA YAZDI

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL