Şehrimiz Malatya kime nasıl gelir ama biz bu memleketin çocukları olarak şehrimizi çok sever ve çok güzel ve özel buluruz. Belki denize çıkan sokakları yoktur, belki her dem yeşil görünen..
Şehrimiz Malatya kime nasıl gelir ama biz bu memleketin çocukları olarak şehrimizi çok sever ve çok güzel ve özel buluruz. Belki denize çıkan sokakları yoktur, belki her dem yeşil görünen ormanları yoktur ama kendine özgü havası, suyu, gök rengi, toprağı ve insanı olduğu şeklinde bize ait bir izahı var.
Bizlerin bu ölçüde memleket düşkünü olması Malatyalı olmayanları çok şaşırtmaktadır. Hatta bazı durumlarda insanların tuhaf bakışları ve tuhaf sözleri ile bile karşılaşmakta olduğumuzu söyleyebilirim. İlimizin bulunduğu bölgedeki diğer şehirlere mensup insanlar da aynı bizim gibidir Yani Elazığlı, Adıyamanlı, Diyarbakırlı da aynı Malatyalı gibi kendi şehrini bir başka sever ve tutar.
Belki de gurbet insana bu duyguları yoğun yaşattığından da bu memleket düşkünlüğü hasıl olmuş olabilir. Ancak bu durum komşularla rekabet konusunu besleyen bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
İlimizin önde gelen simalarının birtakım yatırımlardan bahsetmelerinin hemen ardından bazı kontrol dışı gelişmeler gündeme gelmektedir. Bu gelişmeler de genelde Malatya aleyhine olmaktadır. Yoğunlukla Elazığ kaynaklı birtakım girişimlerle hizmetlerin aksaması ve hatta oraya kaydırılması durumları meydana gelmektedir. Artık buna Elazığlılar bizi alıştırdı denilebilir. Hiç kimse bu tür çabalar gördüğünde yadırgamıyor. Hatta bazen yetkili konumdaki bazı Malatyalıların adam boş ver, alsınlar şeklindeki vurdumduymaz tavırları karşımıza çıkıvermektedir.
Ancak son zamanlarda Elazığ’dan daha fazla Sivas taraflı müdahaleler ile karşılaşıyoruz. Erdemir yatırım yapacak diye çarşaf çarşaf yayınlar çıktıktan kısa bir süre sonra, yeni bir haber geliyor ve biz golü yemiş oluyoruz. Yatırımdan yana havamızı almış oluyoruz.
Adıyaman ile de çeşitli zıtlaşmalar yaşanıp onlardan da gol yediğimiz az olmuyor. Nemrut’a Malatya’dan rahat gidilebilme sorununu çözemeyen bir Malatya var. Yine adam boş verin, onların olsun, kim uğraşacak gibi umursamaz tavırlar hep Adıyaman’a kazandırıyor. Otuz yıldan fazla süren Beydağı’nı aşıp Adıyaman’a rahat gidilebilen yolun geciktirilmesi ve yapıldığında da çok virajlı ve kullanışsız yapılmasında Adıyaman’ın etkisi az değildir.
Aşağı yukarı 9. Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın vefatından beri Malatya hem siyasal yaşamda hem de bürokraside yok hükmündedir. Adeta hakları Malatyalıların gözünün içine bakıla bakıla gasp edilmektedir.
Bir bölge müdürlüğü varsa, o bölge müdürlüğü bazen doğrudan, bazen de hülle yoluyla Malatyalıların elinden alınıyor. Doğrudan alınması direk hemen Elazığ’a taşınması şeklinde oluyor. Vaktiyle Malatya’da iken Elazığ’a taşınan güçlü bölge müdürlükleri bu türdendir. Bunlar: Karayolları, DSİ, İller Bankası, Orman Bölge Müdürlüğü, Meteoroloji Bölge Müdürlüğü ve adı aklıma gelmeyen başka birtakım bölgesel kuruluşlar.
Hülle yoluyla alınması nasıl oluyor? Eğer bir müdürlük Malatya’da ve Elazığ’a kaydırılması konusunda kamuoyunun uyutulması gerekiyorsa, bu müdürlük Gaziantep, Adana, Diyarbakır gibi biraz uzak ama daha büyük olan illere taşınıyor, ondan sonra uzak kaldı denip Malatya yerine Elazığ’a yenisi açılıyor. Örnek mi Ziraat Bankası. Önce Malatya’daki kapanıp Diyarbakır’a bağlandı. Bir kaç yıl sonra Elazığ’da yenisi açıldı. Bölge Mahkemeleri Malatya’da idi, kapatıldı, Gaziantep’e alındı. Bir müddet sonra görürüz yenisini.
Şimdi TCDD’ye göz dikilmiş durumda. Fonksiyonsuzlaştırılıyor ki, kapatılıp Sivas ya da Adana’ya bağlansın. Bu işlemin ardından gelecek hamle bizim dışımızdaki bir kaç şehirden birinde yeni TCDD Başmüdürlüğü ihdası şeklinde olur.
Bu sahipsizlik bizi bunalıma sürüklemiş durumdadır. Hem bürokraside sözümüzün geçmemesi hem de siyasal erk olarak sözü dinlenen siyasetçilere sahip olamayışımız pek çok sorunumuzu kangren haline getirmektedir.
Şimdi ilgili ve yetkililere sormak istiyorum. Türkiye’de Malatya’dan başka 650 bine yakın merkez nüfusu olup da işlevsel Çevreyoluna sahip olmayan başka bir şehir var mı? Soruyu biraz daha değiştirerek soracak olursak; “ Bu kadar büyüklükteki başka şehri çepeçevre saran çevreyolu olmayan şehir var mı?
Ben dünyayı dolaşan ve Türkiye’yi de iyi bilen biri olarak Malatya’dan başka örnek görmedim diyebilirim.
Malatya’dan başka Süper Ligde takımı olup da bu takımı lime lime doğranan, TFF ve MHK’nın açık saldırısıyla ezim ezim ezilen ikinci bir camia var mı? En dipdeki takım ve rakibi niteliğindeki takımlar federasyonun özel korumasına alınmış gibi maç yaparken, bu Malatya’dan ne isteniyor? Denizli, Kayseri, Ankaragücü, Gençlerbirliği, Rize ve Konya’ya Malatya kadar açık ve bariz hakemler kaynaklı saldırı oluyor mu?
Toplamda en düşük 15-20 puanı açıkça gasp edilen ikinci bir Süper Lig Camiası var mıdır? Ben sanmıyorum olsun. Bir puan kaybeden bağırır bağırmaz bir sonraki maçında hemen diyet ödüyorlar. Neden?
İlla bizim de arkamızda ordu, çeşitli bakanlar, kudretli milletvekilleri ve Sanayi Ordusu mu olması gerekmektedir?
Herkes maçtan önce gidip önlemini alıp arkasını kurtarmaya çalışırken, bizimkiler nerede?
Acaba bilmiyorlar mı ki Türkiye’de maçlar sahada kazanılır görünür ama kazanılmaz. 24 puanı bulur bulmaz rakibimiz konumundaki takımların güçlü kudretli siyasetçileri ya da başkanları teknik direktörü ile beraber, yetenekli oyuncuları yani takımı dağıtmayı nasıl başarıyorlar? Şimdi o hatırı kırılmayan şahıslar Malatyaspor’u kurtarmak için de seferber olacaklar mı?
Malatya Malatya bulunmaz eşin, gönülleri doldurur ayla güneşin diyerek hep hasretimizi ifade ediyoruz ya! İşte aynı hasreti Özal zamanındaki günlerimiz için de duyuyoruz. Başbakan ya da Cumhurbaşkanı Malatya’ya gelecek dendi mi, herkesin yakası paçası tutuşurdu. Bitmeyen işler hemen biterdi. Fabrikalar Malatya’ya kurulacak der, herkesi Organize Sanayimize yönlendirirdi. Sayısını bilmediğimiz kadar bakan gelirdi. Malatyalı bakan sayısı hiç üçün altında olmazdı. Damadımız olan bakanlarla beraber dörde beşe çıkardı. Merhum Adnan Kahveci örneğinde olduğu gibi.
Ne oldu? Özal öldü İller Ligi’nden düştük. Takımımız üst liglere çıktığında her seferinde şikeyle düştü ya da düşürüldü. Takımlar düşünce şehir bir defa daha küme düştü. Şimdi olacağı da bundan farklı değil. Takım düşerse bütün şehir, bütün camia, bütün basın küme düşer.
Acaba alt küme bazılarına daha cazip mi geliyor ki zamanında yapılmış uyarıları ciddiye almadılar.
Sonuç olarak birinci yarının korkulan deplasmanı olmaktan bu rezil hale gelmemizde takımın yanlış yönetilmesi de en fazla belirleyici etken olmuştur. İsteyen kızsın, isteyen darılsın, isteyen sızlasın ama bu böyle. Başarısızlığın arkasında durup ona fedakarca yardım eden de sorumluluğu üstlenmiş demektir.
Görüyoruz ki siyasette, ticarette, sporda, sanatta, ulaşımda, altyapıda, kültürde hep sınıfta kalan bir camia olmuşuz. Bunun nedeni nedir? Kendi yetişmiş insanını itmek, ötelemek ve kovmaktır. Yetişmemiş, düşük profilli, zaafları fazla olan insanları iyi yetişmiş liyakatli insanlara tercih ettiğimiz sürece daha çok gol yer ve daha alt kümelere doğru yol alırız
Görevlendirmelerde liyakat sistemini uygulamamak da vatana ihanet niteliğindedir. Hak eden dururken, hak nedir diye bilmeyen tercih edilmemelidir. Bu her konudaki işlemler için geçerlidir.
Saygılarımla
Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)