Malatya’nın Mehmet Amca’sı, yaşamı boyunca yüreklere dokunan, güler yüzüyle çevresine umut ve sevgi saçan bir ömür yaşadı. Ardında ise bir fotoğraf karesiyle canlanan unutulmaz hatıralar bıraktı.
Evde O eski bilgisayarımın arşivini karıştırırken karşıma çıkan bir fotoğraf karesi beni derinden etkiledi. Mehmet Amca’mızın, Malatya’mızın en kıymetli insanlarından, eli öpülesi o güzel insanın hatırasını taşıyan bu kare beni tam 12 yıl öncesine, oğlumun düğününe götürdü. Elini öpüp kapıda karşıladığım o anlar gözümde canlanıverdi. Gözlerim doldu, yüreğim sızladı… Nur içinde yat, Mehmet Amca. Mekânın cennet olsun, sen bu şehir için bir baba, bir büyüktün.
Mehmet Amca önce insandı, sonra iş adamıydı. Onun varlığını hissetmek bile insanın yüreğine huzur verirdi. Sofrası yerdeydi, gönlü ise sınırsız bir deniz gibi engindi. Fakiri, garibi, fukarayı kollayan, yüzü gülen, şakaları ve nükteleriyle etrafına ışık saçan bir insandı. Mehmet Amca kibir nedir bilmezdi, tevazu onun her haline sinmişti. Bir gün bana dönüp, “Oğlum, neye kibir edeceğiz? Bugün varız, yarın yokuz. İnsan olmak bunu gerektirir,” demişti. O sözleri hiç unutmam; sanki hayatın özünü anlatıyordu.
Bayramlarda protokolde yanımıza gelir, elini öperdik. Gazeteci arkadaşlarla birlikte onun gelmesini dört gözle beklerdik; çünkü yan cebinde sakladığı bayram harçlıkları, o kendine has zarafetiyle bizlere sunduğu küçük ama değerli hediyelerdi. Cebinden 10 lira, 20 lira çıkarır, hangimize daha çok değer veriyorsa ona biraz fazla verirdi. Bayram harçlığı verirken söylediği şakalar ise unutulmazdı. O harçlıklar artık paranın çok ötesinde bir anlam taşıyor benim için; hâlâ cüzdanımda saklıyorum, Mehmet Amca’nın bana bıraktığı bir yadigâr gibi…
Bir bayram günü, ona “Baba” diye seslenerek, “Neden halamı hiç törenlere getirmiyorsun?” diye sordum. O esprili, sıcak gülümsemesiyle “Oğlum, ben onu taşımak için değil, huzur bulmak için aldım,” dediğinde hepimiz kahkahalara boğulmuştuk. O an Mehmet Amca’nın şakalarının, nüktelerinin gücüyle koca bir bayram coşkusuna kapılmıştık. Sanki o birkaç cümlesiyle hepimizin yüreğine neşe serpmişti.
Bazen gençlik anılarını anlatmasını isterdik; hep mütevazı bir tebessümle “Oğlum, Âdem’den öncesini boş verin, Âdem’den sonrasını anlatayım size” der, derin bir hikmetle konuşurdu. Onun sohbeti, o eski günlerin anılarını ve bilgeliğini dinlemek hepimize huzur verirdi. Mehmet Amca, Malatya’nın yaşayan tarihi, hafızası, belleğiydi. İsmet İnönü’nün Malatya’ya gelişinden o eski günlerin hatıralarına, şehrin görüp geçirdiği her tarihi ana tanıklık etmişti. O aslında Malatya’nın en değerli tarih kitabıydı. Ama ona dair bir belgesel yapılmadı, kayıt tutulmadı, ve bu gerçekten büyük bir eksiklik olarak kaldı.
Yeşilyurt ilçesi onun adıyla özdeşleşmişti adeta. Zengin iş adamlarını Yeşilyurt’a davet eder, onlara yatırımlar yaptırır, okullar açılmasına, camilerin yapılmasına vesile olurdu. Ramazan ayında binlerce aileye yardım kolileri ulaştırılmasına, yüzlerce çocuğun sünnet ettirilmesine öncülük ederdi. Mehmet Amca’nın döneminde Yeşilyurt bir kültür ve gelenek merkeziydi; bayramlar, şenlikler, sünnet törenleri… Şimdi ise sadece adı kaldı. O eski ruh, o eski birlik, o güzel değerler onunla birlikte yavaş yavaş kayboldu.
Bu eski fotoğraf karesi, Mehmet Amca’yla geçirdiğim anıları yeniden gözümün önüne getirdi; onunla geçirdiğim o özel anlar zihnimde taptaze canlandı. Yüreğimde bir boşluk, bir hasretle bakıyorum bu kareye. O şimdi burada değil, ama bıraktığı miras hâlâ yaşıyor. Mekânın cennet olsun, Mehmet Amca. Senin bize öğrettiğin sevgi, merhamet ve tevazu mirasını daima yaşatacağız.
Evlatlarının senin ismini ve anılarını yaşatacaklarına yürekten inanıyorum. Çünkü bundan daha büyük bir onur, daha büyük bir servet yoktur. Mal mülk, para pul gelir geçer; ama Mehmet Kavuk gibi bir ismi taşımak, onun mirasını gururla anmak, evlatları için ömür boyu sürecek bir şeref kaynağıdır. Onlar da seninle her daim onur duysunlar, senin gibi yaşasınlar.
Mekânın cennet olsun, nur içinde yat, güzel insan…REMZİ HAYTA-MALATYA FLAŞ HABER
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)