Bir makama yapılan ziyaret, sadece bir çay içimi sohbet değil; aynı zamanda bir medeniyet testidir. Nezaketin, görgünün ve karakterin aynasıdır. Ziyaretin içeriğinden çok şekli konuşuluyorsa, orada bir sorun var demektir.
Son dönemde özellikle bazı sivil toplum kuruluşu başkanları, muhtarlar ya da iş insanlarının makam ziyaretlerinde yaşanan görüntüler, doğrusu insanın içini burkuyor. Bir resim karesi, aslında koca bir karakterin ifşası gibi… O kareye bakan bir göz, orada saygı mı var, yoksa “ben bu adamın üstüyüm” iması mı var, anlar.
Makam; Edep Yeridir
Bir büyüğümüz şöyle demişti:
“Edep; her şeyin yerli yerinde olmasıdır. Ayakta olunacak yerde oturmak, oturulacak yerde yayılmak; hepsi edepsizliktir.”
Bugün bazı ziyaretçiler öyle davranıyor ki, sanırsınız ziyaret ettikleri yer amcalarının kahvehanesi… Oysa makam, şahsa değil devlete aittir. O koltukta oturan kişinin dostluğunuz, akrabanız ya da hemşehriniz olması hiçbir şeyi değiştirmez. Orası devleti temsil eder. Bu yüzden herkes gibi siz de saygı göstermek zorundasınız.
Bir misafir düşünün ki, ev sahibinden önce sofraya otursun, elini kolunu açsın, hatta ev sahibi ayağa kalkmışken o hâlâ yayılmış dursun… Bu nasıl karşılanır? Tepkiyle… Aynı şey makam için de geçerli.
Resim Paylaşırken Karakterin de Paylaşılır
Sosyal medya çağındayız. Elbette ziyaret sonunda bir hatıra fotoğrafı çekilir. Ama ne olur, o fotoğraflara biraz dikkat! Herkesin ceketi önü ilikli, yüzünde saygı; birisi ise pantolonun cebinde eli, öbür eli koltuğa yaslanmış… Bu nasıl bir görüntüdür? Bu poz, samimiyet değil, seviyesizliktir. O poz, “Ben bu makamı tanımam, ben bu koltuğa tepeden bakarım” demektir.
Bir rivayet anlatılır:
Halife Ömer bin Abdülaziz, bir gün bir ziyaretçiyi kabul eder. Ziyaretçi çok samimidir; ayaklarını uzatır, sesini yükselterek konuşur. Halife, hiçbir şey söylemeden ayağa kalkar ve yerini değiştirir. Etrafındakiler bu davranışı merakla sorunca Halife şu cevabı verir:
“Bu şahsın bana gösterdiği davranışa değil, benim temsil ettiğim makama olan saygımdandır bu halim.”
Ardından da ekler:
“Bazı insanlar saygıyı unutur, ama biz hatırlatmakla yükümlüyüz
İşte budur! Saygı sadece karşındakine değil, oturduğu makama gösterilir.
Ziyaretin de Süresi Vardır
Unutmamak gerekir ki, makamlar çalışma yeridir. Günde onlarca dosyanın, onlarca insanın derdinin çözülmesi gereken yerlerdir. Siz saatlerce koltuğa kurulur, “çay verin, kahve de olsun” derseniz; o makamda görev yapan kişinin işini geciktirir, kamuya zarar vermiş olursunuz.
Eskiler boşuna dememiş:
“Ziyaret kısa, tatlı olur.”
Ziyaretin süresi bir çay içimidir. Gündem dışı uzatılan her dakika, o makamdaki görevlilerin mesaisinden, halkın hizmetinden çalınmış bir vakittir. Hele ki sırf bir fotoğraf için yapılan uzun oturumlar, hem makamı meşgul eder, hem kişiyi küçük düşürür.
Makama Saygı, Kendine Saygıdır
Makam saygısı, aslında kişinin kendine olan saygısının dışa yansımasıdır. Kim ki bir makamın ağırlığını ve temsilini küçümsüyorsa, kendini küçültüyordur.
Hiçbir makama “küçük” denemez, hele ki devletin makamlarına asla!
Ziyaret ederken dikkat edilecek üç şey vardır:
Edep, ölçü ve saygı.
Bunlar yoksa; ne oturuşun anlamı kalır, ne de o ziyaretten geriye hatırlanacak güzel bir anı…
Bazı kişiler vardır ki, bir kare fotoğrafla bile kendini ele verir. Makam sahibinin ciddiyetiyle yan yana kendi laubali hali öyle bir çelişir ki, insan sadece güler geçmez, utanır.
Bu yüzden çağrımız nettir:
Makama saygı göstermeyen, aslında devletin temsilini küçümseyen her kişi; ne STK başkanı olabilir, ne temsilci, ne de toplumda ciddiye alınacak bir figür…
“Saygı gösterilmeyen makamlar değil, saygısızlığı görmezden gelenler yıpratır devletin itibarını.”
REMZİ HAYTA-MALATYA FLAŞ HABER
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)