6 Şubat depreminin derin yaralarını sarmaya çalışan Malatya, yalnızlığın ve ihmallerin gölgesinde eski bayram coşkusundan uzak, kendi içinde kaybolmuş bir şehir olarak kaldı.
Malatya sokaklarında adım attığım her an, yüzlerde derin bir hüzün, bakışlarda tarifsiz bir ağırlık görüyorum. Herkesin omzunda bir yük, gözlerde umut yerine çaresizlik var. Oysa bu şehir bir zamanlar huzurun, kardeşliğin, coşkunun sembolüydü. Bayram sabahlarında çocukların sevinçle koştuğu, dostların omuz omuza yürüdüğü, insanların içtenlikle birbirine sarıldığı Malatya’ydı burası. Şimdi ise, 6 Şubat depreminden sonra, yaralarını sarmaya çalışan ama adeta ruhunu kaybetmiş bir şehirle karşı karşıyayız.
Geçtiğimiz günlerde Anadolu’nun farklı şehirlerini gezme fırsatı buldum. İçimizdeki o yıkıcı ağırlığı biraz olsun hafifletmek, yüreğimizi sıkan o kramplardan kurtulmak için yollara düştüm. Samsun’a vardığımda 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı coşkusuyla karşılaştık; meydanlarda yüzü gülen çocuklar, yan yana dans eden aileler, halkla protokolün iç içe olduğu o sıcak bayram kutlamaları… Herkesin gözlerinde mutluluğun, huzurun pırıltısını görmek içimizi ısıttı. Ardından Çorum’a gittim. Küçük bir Anadolu şehri olmasına rağmen sokaklarında tarih, huzur vardı. İnsanlar birbirine gülümseyerek bakıyor, yaşadıkları şehrin tadını çıkarıyordu.
Ve sonra, Malatya’ya döndüm. Ancak burada,. Bu şehirde umut kırık, yüzler asık, gözlerde derin bir hüzün var. Depremin yarattığı yıkımın üzerinden aylar geçti ama yaralar hâlâ açık, hâlâ kanıyor. İnsanlar evsiz, işsiz. Bayramı bayram gibi yaşayamayan, eski coşkusundan kopmuş, kendi sessizliğine hapsolmuş bir Malatya var karşımda.
Bir şehir, yönetici ve liderlerinin ruhuyla, halkının inancıyla can bulur. Valisinden belediye başkanına, kurum müdürlerinden siyasilerine kadar herkes yüreğini bu şehir için ortaya koysa, Malatya çok daha çabuk toparlanabilir, çok daha hızlı ayağa kalkabilirdi. Ancak ne yazık ki bugün, Malatya yalnız ve kaderine terk edilmiş gibi. Siyasiler koltuk derdine düşerken, yöneticiler sessizliğe gömülmüş durumda. Halk ise adeta unutulmuş.
Kendimize şu soruyu sormamız lazım: Bu hale nasıl geldik? Malatya’nın gülen yüzünü neden kaybettik? Belki de biz bu yalnızlığı, bu ilgisizliği hak ettik. Belki de kendi ellerimizle bu şehrin kaderini yarım bıraktık. Şehrin kaderiyle oynayanlar, kendi menfaatleri uğruna sustular. Halk için değil, kendi koltukları için çalışanlar yüzünden Malatya yalnızlaştı, ruhunu kaybetti. Şehrimizin dinamikleri, geleceğine sessiz kaldıkça, bu şehir umutsuzluğa gömüldü.
Ağır bir gerçekle yüzleşiyoruz: Malatya’nın çarşıları artık bir cezaevi gibi yapılıyor. Beton yığınları arasında sıkışmış, dostlukların ve gülüşlerin kaybolduğu bu çarşılarda, ne yazık ki geçmişin o içten dostlukları kalmadı. Eskiden yüzü gülen esnafların yerini, umutsuzluk içinde kaybolmuş insanlar aldı. Malatya’nın kimliğini yok eden bu soğuk yapılar, şehri betona hapsetti; Malatya’nın ruhunu adeta söküp aldı.
Burada bir şeyi de belirtmek gerekiyor; devletimizin gönderdiği, şehrimizin yaralarını sarmak için var gücüyle çalışan, halkıyla bire bir iletişim kuran kıymetli valimiz burada. Sayın Cumhurbaşkanımızın görevlendirdiği bu hizmet insanı, Malatya’yı ayağa kaldırmak için gerçekten büyük bir özveriyle çalışıyor. Ancak böylesine önemli bir görev üstlenen valimizin arkasında, ona destek veren bir siyasetçi, bir sivil toplum örgütü temsilcisi görüyor muyuz? Malatya’nın umudu olacak, ona dik duran kimse var mı? Herkesin şehri kalkındırmak için bir adım atması gerekirken, ne yazık ki siyasiler, küçük hesaplar peşinde, şehri yeniden inşa etmek için atılması gereken adımlar ise eksik kalıyor.
Ey bu şehrin yöneticileri! Bu toprakların ruhuna sahip çıkın. Samimi olun, yürekten Malatya için çalışın. Yarın geriye dönüp baktığınızda vicdanınız rahat olsun, Malatya size minnettar kalsın. Aksi halde bu vebalin altından kalkamazsınız, tarih sizi affetmez. Bu şehir; eski, gülümseyen yüzüne, o içten coşkusuna dönmeyi hak ediyor. Şimdi birine selam vermeye bile korkan bir şehir olduk; adeta kendi sesimizi bile duymaktan çekinir hale geldik.
Malatya’yı yeniden güldürmek zorundayız. Bu şehrin sessiz çığlığını duyun artık, görmezden gelmeyin. Bu insanların umutlarını yeniden canlandırın. Yoksa hepimiz, bu koca sessizliğin içinde kaybolup gideceğiz. Şehrimizin yaralarını sarmak, Malatya’nın ruhunu yeniden diriltmek hepimizin borcu.
Bir gün, bu şehir için samimiyetle çalışanlar hatırlanacak. Bir gün, valimizin gösterdiği bu çaba ve azim herkesin hafızasında kalacak. Şimdi sıra, Malatya’yı yeniden eski gülen yüzüne kavuşturmak için kenetlenmekte. Çünkü bu şehir, daha iyisini hak ediyor. REMZİ HAYTA- MALATYA FLAŞ HABER
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)