“Deprem Unutuldu, Şükür Susturuldu, Gülmek Yasaklandı” ( Remzi Hayta Yazdı ) - Malatya Flaş Haber
Köşe Yazısı

“Deprem Unutuldu, Şükür Susturuldu, Gülmek Yasaklandı” ( Remzi Hayta Yazdı )

“Şükür etmeyi, gülmeyi ve inancı unuttuk; insanlığımızı nerede kaybettik?”

“Deprem Unutuldu, Şükür Susturuldu, Gülmek Yasaklandı”  ( Remzi Hayta Yazdı )

6 Şubat sabahı, sadece yer değil, vicdanlar da sarsıldı. Bu asrın en büyük felaketi, hayatlarımızı üç kez yerle bir etti. Kayıplarımızın acısı yüreklerimizde hâlâ taze; dostlarımızı, komşularımızı, akrabalarımızı bir anda kaybettik. Malına mülküne güvenenler, 40 saniyede her şeylerini kaybetti. İlk günler, bir lokma ekmek ya da bir yudum su bulabilmek mucize gibiydi. Paranın geçersiz olduğu, insanlığın dayanışma sınavından geçtiği o günleri unutamıyoruz. Bugün hayatta kaldığımız için Rabbimize şükrediyoruz, ama bu şükrü ne kadar sürdürebildik?

PANDEMİDEN DEPREME: İNSANI İNSAN YAPAN DEĞERLER UNUTULUYOR

Pandemi bize sevdiklerimize sarılmanın, bir bayram sabahında ellerini öpmenin ne kadar kıymetli olduğunu öğretti. Ama ardından gelen deprem, bizi daha derin bir yalnızlığa itti. Cenazelere bile gidemez olduk; bir telefonla taziyelerimizi ilettik. İnsan insana ne kadar muhtaç, bunu her krizle yeniden anladık. Fakat insanoğlunun hafızası kısa; pandemi bitti, deprem yaraları biraz sarılınca yeniden dünyevi hırslara teslim olduk.

İÇİMİZDEKİ CANAVAR: MAL VE MÜLK TUTKUSU

Depremin ilk günlerinde, çadıra sığınırken sarayda yaşıyor gibi hissediyorduk. Konteynere geçtiğimizde ise dubleks villa konforunda olduğunu düşündük. Ama zamanla bu yetmedi; içimizdeki mal-mülk tutkusu tekrar canlandı. Deprem sonrası, vicdanın yerini fırsatçılık aldı. 50 TL’lik çay, 20 TL’lik su, 10 TL’lik bir A4 fotokopisi… Bu fırsatçılık, sadece cüzdanımızı değil, ruhumuzu da fakirleştiriyor.

 TOPLUMUN AHLAKİ ÇÖKÜŞÜ

Bir zamanlar güvenin, dürüstlüğün ve ahlakın adresi olan esnafımız, şimdi vicdandan uzak bir noktada. Ahlak kültürümüzü unuttuk. Esnaf odaları, üyelerini kazançtan önce vicdanlı olmaya davet etmeli. İmamlar, sadece cami kürsüsünde değil, hayatın içinde ahlaki değerleri hatırlatmalı. İnsanlar, “helal” kavramını sadece dilde değil, yaşamlarında da benimsemeli.

İFTİRA, YALAN VE RANT TOPLUMU

Güvenin kalmadığı, iftiranın sıradanlaştığı bir toplum olduk. İnsanlar hayali senaryolarla birbirine düşmanlık aşılıyor. Kardeş, kardeşi rant uğruna satıyor. Peki, bu gidiş nereye? Toplum olarak bir durup düşünmemiz gerekiyor: Biz ne zaman bu hale geldik ve buradan nasıl kurtuluruz?

ASIL İHTİYACIMIZ: GÜVEN VE SAMİMİYET

Artık insan gibi yaşamaya, dostluklara, esprilere ve anlayışa ihtiyacımız var. İnsanları kırmaktan korktuğumuz, şakalaşmanın bile yanlış anlaşıldığı bir hale geldik. Bu düşünce yapısından nasıl kurtulacağımızı bilmiyoruz. Ama önce “insan” olmayı hatırlamamız lazım.

SONUÇ: YENİDEN İNSAN OLMAK

Deprem, pandemi ve diğer felaketler bize pek çok ders verdi. Ama biz dersleri unutmayı seçiyoruz. Birbirimize karşı daha anlayışlı, daha vicdanlı ve daha dürüst olmalıyız. Şikâyet etmek yerine, çaba göstermeli, toplumun ahlaki yapısını yeniden inşa etmeliyiz. Bu, sadece bireylerin değil, kurumların da sorumluluğu. İnsanlığımızı yeniden hatırlamadan, ne bu dünyada ne de ahirette huzur bulabiliriz.

Not: Unutmayalım, felaketler gelir geçer ama insanlık ve vicdan kalıcıdır. Allah sonumuzu hayır eylesin.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL