“Daktilonun İzi Silindi, Şantajın Tuşu Parladı” - Malatya Flaş Haber
Malatya

“Daktilonun İzi Silindi, Şantajın Tuşu Parladı”

Arpa Bolsa Yanında, Kesilince Karşında: Gazeteciliğin İflası, Vefasızlığın İtirafı

“Daktilonun İzi Silindi, Şantajın Tuşu Parladı”

 1984 yılında başladık biz bu işe…bundan öncede 12 yıl gazete dağıtım şirketinde çalıştım. Yani gazeteciliğe. Şimdi adına kutsal meslek deniyor ya, biz o kutsallığı yaşadık. Mürekkep kokusu yuttuk biz. Ne printer vardı, ne bilgisayar… Daktilo bozuktu, şeridi yıpranmıştı, bazı harfleri basmazdı ama biz her tuşuna yüreğimizi bastık. Çoğu zaman elimizle yazdık haberimizi. Fotoğraf çekmekse başka bir alemdi… Elimizde Rus malı Zenit fotoğraf makinesi, filmini kendimiz takar, banyosunu kendimiz yaptırır, sonra da tek tek tab eder, büyütürdük kareleri. O bir kareye bazen bir halkın derdi sığardı, bazen bir çocuğun umudu…

 O zamanlar bir bürokratla bir çay içmek şerefti. Bir siyasetçiyle aynı kareye girmek onurdu. Para mı? Hadi canım, paranın lafı mı olurdu? Bizim için haberdi önemli olan, halktı, vicdandı, doğrunun yanında durmaktı. Çünkü biz bu işi sevgiyle, inançla yapıyorduk. Saygı vardı o yıllarda. Hem mesleğe, hem birbirimize.

Ama ne olduysa 2000’den sonra oldu… İnternet gazeteciliği geldi. Geldi de ne getirdi? Her köşe başında bir site, her bilgisayarda bir gazete. Gazetecilik mi dediniz? Hobi oldu kimine göre… Kimisi para kapısı yaptı, kimisi tetikçiliğe çevirdi. Artık bu işi herkes yapar oldu. Büfe açmak daha zordu inanın. Emekli olan da gazeteci, belediyede masa başında oturan da gazeteci. Ne ruhsat var, ne liyakat. Gazeteci kim, belli değil. Yazık!

Şimdi kalkmış bizim yıllarımızı, emeğimizi hiçe sayan birtakım yeni yetmeler… Gazetecilikten bihaber olanlar, hayatında haberin başlığını doğru atamamış olanlar bile akıl veriyor bize. Saygı yok, edep yok, mesleğe hürmet yok.

Hele bir de şu mesele yok mu… Birini tanırsın, konuşur, bakarsın ki düzgün insan. “Yardımcı olalım” dersin, “Memlekete katkısı olur, emeği olur.” Sonra ne olur biliyor musun? Pişmanlık… Hem de iliklerine kadar. “Ben nasıl bu insana iyi demişim?” dersin, “Nasıl arkasında durmuşum?” dersin. Soğursun meslekten… O insanın etrafına bakarsın; yalancı, tetikçi, dolandırıcı, köstebek... Ne ararsan var. Ve o yılanlar, sinsice sokulmuş yanına. Ama asıl suç onlarda mı? Değil. Asıl suç, onlara kanat gerenlerde, onları yanında taşıyanlarda.

Hiç mi sormazlar, “Bu kimdir, ne yapar, kimlerle düşer kalkar?” diye? Sormazlar… Çünkü o an arpa boldur. Arpa bolken herkes dost, herkes yoldaş. Ama arpa bitti mi? İşte o zaman gör sen saldırıyı, iftirayı, şantajı… Bilgiyi toplamıştır, menfaat kesilince başlar vurmaya.

Burası Malatya… 750 bin nüfuslu küçük büyük şehir. Ama herkesin birbirini tanıdığı bir yer. Bu şehirde kim kiminle yürür, kim ne işler çevirir, üç güne kalmaz duyulur. Ama nedense bazıları aklını kiraya verir. “Aman işimize gelir, aman pohpohlasın, aman alkışlasın.” Ee, sonra? Sonrası malum… Arpa biter, fırtına başlar.

Artık gazetecilik yok… Ne yazık ki ispiyonculuk var, yalan var, iftira var. Ve bu bataklığın sebebi, gazeteciliği hobiye çevirenlerdir, işin içine saygı katmayanlardır. Mesleğin namusunu ayak altına serenlerdir.

Bir gün gelir, gerçekten emek vermiş insanlar bu işten tamamen elini çeker. Çünkü o yıpranmışlık, o yorgunluk, o hüsran büyür içlerinde. “Ben bu mesleğe ömrümü verdim, ama geldiğimiz hale bak” der. İşte o zaman meslek değil, masa olur gazetecilik. Basın değil, pas olur.

Biz ne istiyoruz? Bir yasa! Evet, bir yasa… Bu işi gerçekten meslek edinmiş olanla, hobi niyetine yapanı ayırt edecek bir yasa. Her önüne gelenin gazeteci olmadığı, her açılan sitenin medya organı sayılmadığı bir düzen. Gerçek gazetecilerin korunup kollandığı, tetikçilerin, şantajcıların ayıklanıp dışlandığı bir sistem.

Ey kurumlar! Ey siyasetçiler! Ey STK başkanları! Siz de artık fark edin bu ayrımı. Gazeteci dediğiniz kişi sizinle çay içti diye değil, halkın derdini yazdığı için kıymetlidir. Ona buna methiye düzüyor diye değil, doğrunun yanında durduğu için değerlidir. Her övenden medet ummayın, her yazanı omuzlamayın. Yoksa yarın o “çok sevdiğiniz” kişiler, ilk fırsatta size de kalem çeker.

YANİ diyeceğim  o ki !..

Her şey arpanın bolluğuyla başlar… Arpa biterse, bakın bakalım kim dost, kim düşman!

REMZİ HAYTA-MALATYA FLAŞ HABER

 

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL