Tatilde Antalya’nın Kemer ilçesine bağlı Çıralı beldesindeydik. Çıralı, deniz kenarında doğal güzellikleri ve tarihi yerleriyle ülkemizin en gözde yerlerinden. Yabancı turistlerin gözdesi Çıralı, dünyada nesli azalan karetta karetta deniz kaplumbağalarının..
Tatilde Antalya’nın Kemer ilçesine bağlı Çıralı beldesindeydik. Çıralı, deniz kenarında doğal güzellikleri ve tarihi yerleriyle ülkemizin en gözde yerlerinden. Yabancı turistlerin gözdesi Çıralı, dünyada nesli azalan karetta karetta deniz kaplumbağalarının üreme bölgesi. Sahili Türkiye’nin en temiz sahillerinden. Yanartaş, Olimpos antik kenti Çıralıdadır. Narenciye bahçelerinin içinde ahşap bungalovların olduğu apartlarda konaklanan, bozulmamış doğasıyla muhteşem bir köy.
Gittiğim gezip gördüğüm yerlerin tarihini hep merak ederim, mutlaka sorar araştırırım. Kaldığımız apartın sahibini tanıyoruz, tur teknesi işleten Mikail kaptan sohbet etmek için geldi, hoş beşten sonra Çıralı’nın tarihini merak ettiğimi söyledim. ”Biz buraların yerlisiyiz” diye söze başladı; Türkmen Yörükleriyiz, atalarımız Ulupınar’a yerleşmişler. Buralar deniz kenarına doğru bataklık, ağaçlarla kaplı dağlık yermiş. Zamanla Ulupınar’dan keçilerini otlatmak veya yazları ekip biçmek için birkaç aile bağ evi yaparak buralara gelmeye başlamışlar. Karadan yol yokmuş, denizden ara sıra yabancılar antik kent Olimpos’u, Yanartaş’ı görmeye gelirlermiş. Ne konaklayacak, ne de yiyip içecek biryer varmış. Köylülerden biri sahile uyduruk bir çadır kurmuş, elektrik yok su yok, denizden gelenlere menemen yapar, bir yastık çarşaf verir para kazanırmış. Gelen gidenlerin sayısı arttıkça çadırın içi etrafı dolmaya başlamış. Bunu gören köylülerden, içecek, meyve, sebze satmaya sahile gelenler olmuş. Para kazanıldığını gördükçe yeni çadır kuranlar olmuş. Günden güne işlerini geliştirmeye başlamışlar. İlk çadır kurarak ticaret yapmaya başlayan köylüye deli …….lakabı takmışlar, okur yazarlığı dahi yokmuş. Günden güne işletmesini büyüterek tecrübe sahibi olmuş, sonra ne mi olmuş 7 dili ana dili gibi öğrenmiş, bu işi bırakmış 40 ülke gezmiş, şimdilerde yurt dışında yaşıyormuş. Ve Mikail kaptan ekliyor; en önemlisi deli diye lakap takılan kişi , dedelerimize örnek oldu, günden güne gelişen gözde sahil köyü Çıralı’ya köylülerimiz gelerek yerleştiler. Bir avuç toprak satmıyorlar, atadan kalan tarlalar ana babalarına miras kalmış. Köylülerin hepsi bu miraslarına sahip çıkarak işletmecilik yapıyorlar. Kadınlar işletmelerin başında, gençler kışın okuyor yazın aile işletmelerinde çalışıyorlar.
Mikail kaptan tekne turu düzenlerken, apartları eşi Ayşe hanım yönetiyor. Çıralı yıllar önce sit alanı ilan edilmiş. Sit alanının ne anlama geldiğini iyi bilmedikleri için önce çok karşı çıkmışlar, daha sonra kendilerinin, çocuklarının, geleceğini garanti altına alacak bir uygulama olduğuna inanmışlar. Abla herkes çok fakirdi, buraların böyle kıymetleneceği aklımızdan geçmezdi bu günleri hayal edemezdik diyor.
Malatyalı olduğumuzu bildiği için sohbetimiz 6 Şubatta yaşadığımız deprem ile devam ediyor. Çıralı’dan depremin ilk günlerinde çıralı itfayesi olarak gittik. Hızla organize olduk, büyük arabalarımıza benzin mazot doldurduk. İtfaiye araç gereçleriyle gitmeye karar verdik. Yörüklerin bir sözü vardır “göç yolda düzülür” derler, yola çıkmaya hazırlanırken çok yardım gönderenler oldu, ordan burdan derken çok yardım geldi arabalar doldu taştı…. anlatırken o günleri yaşıyor gibiydi, eksi 20 derecelerde soğuk iklime alışık değiliz, Hatay’a gitmeye karar verdik. Arabada yattık, vatanımızın her köşesi bizim, çok üzüldük güzel yerlermiş dedi. Teşekkür ettim, güzel memleketim güzel insanları kötü günde tek yumruk oluyor. Çıralı hakkında aldığım bilgilerden memnun oldum.
Apartın sahibi Ayşe hanım da bizi köy pazarına götürdü. Çok kalabalık olmayan pırıl pırıl düzenli tezgahlar taze yerli ürünlerle doluydu. Tezgahlarda köylü kadınlar çoğunluktaydı, bildiğimiz pazarlara benzemiyor, gürültü sesli konuşma yok. Alıcıda satıcıda bir kalite vardı. Müşterilerin çoğu yabancı, yarım yamalak Türkçeleriyle köylü kadınların satış yapacak kadar yabancı dilleriyle anlaşmaları çok ilgimi çekti,
Pazarı dolaşırken bir tezgahtayım sahibi buyur abla Çıralı’ya nereden geldiniz dedi. Ankara’dan geldik ama Malatya-Darende-Balabanlı’yım dedim. Malatya’da askerlik yapmış, Gelip geçtikçe, Darende’yi, Balaban’ı değişik mimarisiyle ilgi çeken Şeyh Abdurrahman Erzincani camisiyle hatırladı TV de gördüm Malatya’da çok yıkım olmuş, Çıralı itfaiyesiyle yardım götürdük… falan filan konuşurken ”Biz buraların yerlisiyiz” dedi…
Pazardan dönerken , karşılaştığım ortamın güzelliğni düşündüm, en çok da BİZ BURANIN YERLİSİYİZ sözüne takıldım.
Akşam balkonda çay içerken, Balaban’dan Ankara’ya göçtüğümüz yılları hatırladım. Evimiz hisar’daydı ( Ankara kalesi) her şehirden insanlar vardı. Sokağımızda iki hanım şivesi nezaketi giyim kuşamıyla farklıydı, bitişik evdeki Balaban’lı arkadaşım Durdane, bunlar Ankaranın yerlisi demişti. Hamam önünde bir eve taşındık ev sahibimizin, ” biz Ankara’nın yerliyiz” sözünü hatırladım.
Yarım asırdır Ankara’da ikamet ediyoruz, Nerelisin deyince memleketimin adını söylerim. Ankara’da yaşamakla, Ankaralı olamadım, sadece Ankara’da ikamet eden Balaban’lıyım. Balaban bin yıllık kadim belde, Balaban’lı olmaktan her zaman gurur duyarım. Dünya kültür mirası olan KERPİÇ MİMARİNİN BAŞKENTİ KABUL EDİLEN BALABAN’ımızın kültürünü yaşayarak, yazarak, anlatarak BALABAN’IN YERLİSİ OLARAK, elimden geldiğince sahip çıkmayı görev bildim.
Balaban’ın kerpiç evleri 50 li yıllardan beri akademisyenlerin dikkatini çekmiş, akademik kitaplara konu olmuş, tezler yazılmıştır. Üniversitelerde örnek mimari olarak okutulmuş konferanslar verilmiştir.
Ata yadigarı eşsiz evlerimizin koruma altına alınması için çalışmalar 20 yıl önce başlamış, 20 yıllık süreç sonucunda 2020 yılında sit alanı ilan edilip koruma altına alınmıştır.
Ben 2002 den beri Darendeli gazetesinde köşe yazarıyım. Yazılarımın çoğu Balaban kültürüyle ilgilidir. sosyal medyayı da 2013 den beri aktif olarak kullanıyorum.
Balaban fotoğraflarını, yemeklerini, gelenek göreneklerini yazarım paylaşırım.
Balaban Sit alanı ilan edildi diye benim sit alanı ilan ettirdiğimi söyleyen ve buna inananlar, Balaban ile ilgili birşey paylaşsam paylaşımımın altına , yorumlar yapıyorlar; evimize bir çivi çakamıyoruz sit alanı oldu senin bu yazıları fotoğrafları paylaşmandan sonra diyorlar. her fırsatta Balaban’ı kerpiç evlerini kötülüyorlar ve beni suçluyorlar. Kadim Balabanımızda güzel bir söz vardır ” eşeğe gücü yetmeyen semerini dövermiş” velev ki gücüm yetseydi ve tek başına sit alanı ilan edilebilinseydi yine de yapar Balaban’a sahip çıkmak nasılmış görürdünüz.
Balaban’a ve kültürüne sahip çıkan hemşehrilerimi bu söylediklerimden tenzih ediyor, ayrı tutuyorum. Benim paylaşımlarıma alakasız yorum yaparak konuşanlar Balaban kültürünü, dünya mirası seçilmeye layık görülen kerpiç evlerin değerini nereden bileceklerki! Yorum yapanların bazıları, Balaban kültürünü yaşamadı, o evlerde doğup büyümedikleri için bazı duygu ve bilgilerden yoksunlar,onlarda haklı, biz gittiğimiz yerlerde o şehrin geçmişini kültürünü ne kadar yaşıyoruzki.Doğal olarak onlarda bilmedikleri için…..
Şunuda belirteyim Balabanlı dan Daha balabanlı olanlar var .Yıllardır ev komşusu , bağ.bahçe komşusu,olduk ,o sokaklarda beraber koştuk oynadık .okulunda okuduk,Düğünlerimizi,
bayramlarımızı beraber yaptık cenazelerimizi birlikte kaldırdık.Ben asla ülkem insanlarına ayırım yapmam bizler, bir elmanın iki yarısı gibiyiz. Biz birlik olamayız , çünkü içimizde bizden olan çekememezlik yapanlar yokmu,? Var tabi eskidende varmış,bundan sonrada olacaktır.
Memleketi için çabalayan bir hemşerinizi bilinçsizce suçlamak yerine, oyunuzu vererek seçtiğiniz yöneticilerden haklı talebinizin peşine düşerek hesap sormalıydınız .Suçlayacağınız adres ben değilim, .
Demem o ki; Bir yerin sit alanı ilan edilmesine bir kişinin gücü yetmez. Bilimsel ve akademik çalışma gerektirir. Keşke benim dememle sit alanı ilan edilmiş olsa gurur duyardım.Keşke ileriyi görüp, Birlik olup sit alanını destekleseydiniz, anlattığım çıralıda olduğu gibi, hayal edemediğiniz bir gelecek hazırladınız çocuklarınıza,torunlarınıza
OZAN ARİF NE DEMİŞ
“Lazda benim. Çerkezde ben,
Kürt’te ben.
Bunlar aza,el,kol,Türk
Türk beden
Ağzı olan konuşmasın bilmeden
Bu memleket bizim
Bu vatan bizim
Sevgili gençler, memleketimde yaşayan değerli hemşerilerim memleketetimize, Balabanımıza, sahip çıkalım.
Ben
BALABAN’LIYIM
BALABAN’I SEVİYORUM
KÜLTÜRÜMÜ YAŞAR VE YAŞATMAK İÇİN ELİMDEN
GELENİ YAPARIM.
ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA, GEZMESEKTE TOZMASAKTA O KÖY BİZİM KÖYÜMÜZDÜR
Darendeli gazetesi son sayısında yazım
Nermin Yılmaz Akbabalan
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)