“Bireyler Olarak Kaliteli Yaşamın Tek Adresi STK’ Lardır”…( Selahaddin Canpolat Yazdı ) - Malatya Flaş Haber
Köşe Yazısı

“Bireyler Olarak Kaliteli Yaşamın Tek Adresi STK’ Lardır”…( Selahaddin Canpolat Yazdı )

“Değerli dostlar çok kıymetli takipçilerim; Sivil toplum kuruluşları yöneticileri olarak çok net biliriz ki;  STK ların olmazsa olmazları arasında gönüllülük esasına hizmet eder ve faaliyetler yaparlar… Sivil toplum kuruluşlarında hizmet..

“Bireyler Olarak Kaliteli Yaşamın Tek Adresi STK’ Lardır”…( Selahaddin Canpolat Yazdı )

“Değerli dostlar çok kıymetli takipçilerim;

Sivil toplum kuruluşları yöneticileri olarak çok net biliriz ki;  STK ların olmazsa olmazları arasında gönüllülük esasına hizmet eder ve faaliyetler yaparlar… Sivil toplum kuruluşlarında hizmet edenlerin genelde amacı, toplumun sorunlarını gidermek olduğu gerçeğidir. Hizmet yapan kişiler, görev karşılığında herhangi bir ücret kazanmak için uğraş vermez gönüllü bireylerin bir araya geldiği yerlerdir…

“Hizmet edenler arasında,  ast üst ilişkisi asla olamaz. Her birey, aile gibi dayanışma içerisinde çalışır. Hepimiz net olarak biliyoruz ki; Sivil toplum kuruluşlarının temel amacı, toplumsal sorunları bağımsız şekilde ele alarak, kamuoyunu bilgilendiren, aydınlatan ve buna yönelik öneri sunan kuruluşlardır. Bireyler tarafından kurulan STK’lar, toplumun genelini aydınlatma amacı güder. Buna yönelik çalışmalar yapar. Sivil toplum kuruluşları, bireylerin ortak bir amaç çerçevesinde bir araya gelerek ortak akıl oluşturma, bunu savunma ve ortaya çıkan sonuçları kamuoyu ile paylaşma misyonuna sahiptir. Birey olarak her insan, çeşmeden damlayan, damla olarak akan su gibidir. Su damla, damla akarken olağanüstü bir gücü olamadığını biliriz. Ancak bu damlaların sürekliliğinde önüne bir set konulursa, set arkasında toplanan su, büyük bir birikim yani inanılmaz bir güç oluşturur. Bu nedenledir ki; Tek başına bir güç olmayacağına işaret eden bu ifade, bir setin arkasında biriken su gibi; bir liderin arkasında toplanarak çok büyük bir güç oluşturulacağına işarettir…

“Genelde sivil toplum kuruluşları ya da sivil toplum örgütleri, resmi kurumların dışında kalan ve bunlardan bağımsız olarak çalışan, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçları doğrultusunda ortak akıl lobi çalışmaları, ikna ve eylemlerle çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır. Sivil toplum örgütleri oda, sendika, vakıf ve dernek adı altında faaliyet gösterir. Vakıf ve dernekler topluma yararlı bir hizmet geliştirmek için kurulmuş yasal topluluklardır ve herkese yardım etmek için kurulmuşlardır. Sivil toplum kuruluşları genelde bireylerin seslerini duyurmalarını, sorumluluk almalarını sağlar.

Devamında toplumsal anlamda bilinçlendirme ve eğitim çalışmaları yapmak. Toplumun zararına olan etkenlerin ortadan kaldırılması için mücadele etmesi görevleri arasında olmazsa olmazıdır. Aynı zamanda bireylerin çıkarlarını ve haklarını korumak için çalışmalar yaptığını da söyleyebiliriz.. Sivil toplum kuruluşlarının amacı sadece “ihtiyacı olana yardım etmek” değil, ancak değişim yaratmayı ve çözüm üretmeyi de hedefleyen gönüllü kuruşlardır…

“Unutmayalım ki;

Sivil toplum kuruluşları toplumun içinden gelip, toplumun sorunlarına çözüm arayan, aynı zamanda toplumla olan bağları çok sağlam olan kurumlardır. İsminden de anlaşılabileceği gibi Sivil Toplum Örgütleri, birey yani, toplum ile birlikte yaşarlar. Dernek, vakıf, sendika ve oda adı altında faaliyet gösterirler. Hepsinin dayandığı temel şudur ” Birlikten Güç yani kuvvet Doğar” veya bir elin nesi var, iki elin sesi var, ilkesidir. Kısaca sivil toplum kuruluşları olan bu ifade, halkın belli bir amaç doğrultusunda birleşerek ortaya iyi ve güzel şeyler çıkarmak adına oluşturdukları sivil toplum örgütleridir. Daha iyi bir yaşam koşulu ve hayat standardı için toplanan bu bireyler tamamen halkın yararına ve faydasına çalışmakta olup, devlet tarafından da gerekli izinleri almış faaliyet gösteren kuruluşlardır. Yani STK lar tamamen yasal kuruluşlardır…

“Topum ve bireyler olarak hepimiz iyi biliriz ki; Sivil toplum kuruluşu, belirli bir amacı gerçekleştirmek, desteklemek veya daha ileri bir seviyeye taşımak amaçlı kuruluşlardır. Kültürel ve Sosyal refahı iyileştirmeyi hedefleyen, kâr amacı gütmeyen kuruluşlardır. Devletin resmi kurumlarından bağımsız olarak çalışan, sosyal, kültürel, çevresel ve benzeri amaçları kapsamında, halkın bir araya gelerek gönüllülük esasıyla çalıştıkları, “Birlikten Güç Doğar” ilkesiyle kurulan ve hayatlarına bu ilkeyle devam eden yasal olarak devlet tarafından kaydedilen ve denetlenen topluluklardır.

“Genelde bizlere sorulan bir ifadeye cevap veya , kapak olsun; bireyler bazan Sorarlar Sivil Toplum Kuruluşlarının Genel Olarak Görevleri Nelerdir? diye.. acizane cevabız kısaca şudur…. Kuruluş amaçlarını gerçekleştirmek için belirledikleri konular üzerine çalışırlar, Devletin yetersiz kaldığı veya devlete destek olmak amacıyla, bağlantılı olarak destek olurlar, Sosyal refahın iyileştirmek için yardımcı olurlar, Ülkede ve dünyanın herhangi bir yerinde haksızlığa uğrayan veya müdahale edilmezse haksızlığa uğrayacak insanların haklarını savunurlar, Olumsuz alışkanlıkların önüne geçerek insanların suç işlemesine engel olurlar, Herhangi bir konuyla ilgili giderilemeyen sorunları kamuoyunda duyarak, sorunların daha iyi ifade edilmesini sağlarlar,

Sosyal ve toplumsal konularda bireyleri eğiterek bilinçlendirmek zararlı olan etkenleri ortadan kaldırmak için mücadele ederler, Toplumsal çıkarları ve hakları korumak amacıyla çalışmalar yaparlar.  Sivil toplum kuruluşları, dernek, vakıf, sendika ve oda adı altında faaliyet gösteren, toplumun oluşturduğu ve toplum yararına çalışan kuruluşlardır.

Sivil toplum kuruluşlarının en önemli özelliklerinden birincisi hükümetlerden, kamu kurumlarından ve siyasi partilerden bağımsız olarak çalışabilmeleri, ikincisi tamamen toplumsal düzen ve sosyal refah için çalışmaları dolayısıyla kâr amacı gütmemeleridir.

Sivil toplum kuruluşları dünyada büyük önem kazanırken, ülkemizde eski tarihlerde büyük anlam kazanmıştır. Tarihsel olarak bakıldığında Osmanlı zamanından kalan bir vakıf kültürümüz vardır ki; bu durum Batı ülkelerinde Sanayi devrimi ile birlikte yapılan haksızlıklara karşı konulmak üzere sonradan oluşmuştur.

“Sonuç olarak

Unutmayalım ki; Bu sebeple sivil toplum kuruluşlarını kurma, yaşatma ve çoğaltma kültürünü geliştirmek, onlara destek vermek zorunda olduğumuzu unutmayalım. Sivil toplum örgütleri demokratik toplumun olmazsa olmazıdır….İnsan hakları ve özgürlüklerini güçlendirebilmek için mutlaka iyi niyet ile  kurulmuş ve işlemekte olan STK’lara katılmalı ya da STK’lar kurmalı ve örgütlü mücadeleyi olabildiğince yaygınlaştırabilmeliyiz.

Vesselam…..

“Bir diğer hafta başka güzel konularda buluşmak dileğiyle…

“Kul Selahaddin CANPOLAT”

 

Not: Elazığ Haber Kent gazetesine teşekkür ederiz

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL