Yeni Malatyaspor’umuz, en son aldığı Denizlispor maçından aldığı galibiyet ile yukarıya tırmanışın ilk adımlarını atmıştı. Bir önceki değerlendirmemde takımın çok üst düzey bir futbol oynamasa da gole her zaman yakın..
Yeni Malatyaspor’umuz, en son aldığı Denizlispor maçından aldığı galibiyet ile yukarıya tırmanışın ilk adımlarını atmıştı. Bir önceki değerlendirmemde takımın çok üst düzey bir futbol oynamasa da gole her zaman yakın bir yapıda olduğunu, kadronun buna çok müsait olduğunu söylemiştim. Bu hafta, maçtan çok farklı yerlere değineceğim. Geldiği günden bu yana Hamza Hamzaoğlu’nu en çok savunan kişiyim. Hocanın ‘’eski’’ futbol aklına çok güveniyordum lakin, görüyorum ki, hocayı ‘’yabancı oyuncu fobisi’’ sarmış vaziyette. Son oynanan maçtan sonra bir haftayı BAY olarak geçen takımımız için çok rahat, uzun bir hazırlık süreci vardı. Rakibinizi analiz etmeniz için önünüzde iki haftalık büyük bir zaman var. Hocaya ‘’ Gaziantepspor ne yapar..?’’ sorusunu sorduğunuz zaman size çok detaylı bir analiz sunabilmeli, sunmak zorunda.. Hadi gelin, hep beraber Denizlispor maçında yaşanan sıkıntılardan başlayarak bu sürecin nasıl işlediğini değerlendirelim….
Takımımız Denizlispor karşısında beklediğim, istediğim format ile sahadaydı. Daha önde basan, hücumu her şeyden fazla düşünen, rakibine nefes aldırmayan Yeni Malatyaspor, izleyenlere güzel bir futbol izleterek üç puanı aldı. Almasına aldı da ilk yarının sonlarına doğru takımın benim gözümde en değerli oyuncularından olan Cristian Cueva’yı oyundan alan Hamza Hamzaoğlu ne yapmaya çalıştı, hiç anlamadım. Araştırdım, bir önceki maçları defalarca izledim, ama bu seçimin akla, mantığa sığan bir açıklamasını bulamadım. Evinizde oynuyorsunuz, iki farklı öndesiniz ve henüz ilk yarı bitmemiş. Takım gazı almış, oynayacak gidecek. Denizlispor, lig başından beri Gençlerbirliği ile beraber en pasif oyunu oynayan ekiplerden. Cueva kalibresinde olan bir oyuncu takımda kendisinden başka top ile bu kadar rahat oynayan, pasları adrese teslim atan, kullandığı her duran topu penaltı gibi rahatça gördüğü yere atan bir adam oyundan neden çıkar. İki farklı öndesin, skoru neden korumaya çalışıyorsun hocam…? Maç gitse kim kurtaracak seni, Zeki Yavru mu, Kubilay Kanatsızkuş mu yoksa futbolun bile bıraktığı Umut Bulut mu.? Kimi alacaksın oyuna…? Yoksa takımımızda Messi var da ben mi bilmiyorum… Geçen seneye nazaran çok iyi bir kadromuz var, bunu değerlendirmek zorundayız. Takımda iyi oynayan futbolcu oynamalı… Karşı karşıya kaçırdığı pozisyondan sonra ne yaptığının farkına varmayan adamlar, bu şehrin ekmeğini yememeli. Yönetimden ricam, Hamza hocamızla bu konu hakkında çok ciddi bir konuşma yapmasıdır. Bu kadroyu bana verirseniz, yenileceğim takım sayısı bir elin parmağını geçmez. Gelelim maça…
Maçın ilk yarısında çok tutuk bir futbol ile oyuna başladık. Sahaya çıkan Kaplanlarımız, defans bölgesi haricinde çok dağınık bir şekilde yayıldılar. Hal böyle iken, elimizdeki fırsatı teptik. Benjamin Tetteh yine sol açıkta oynadı. Hamza hoca bizi şaşırtmaya devam ediyor. Gaziantepspor, kapalı oyunu seven, kontraya dayalı futbol oynayan bir takım. Son yedi haftada yirmi bir puan almış bir takıma karşı, onların üstümüze gelmesini bekleyerek oynamak, hocanın Beşiktaş maçında yaptığı hatalardan bir tanesiydi. Bunun sonucunda yarıya geride girdik. Gol yedikten sonra çok çabuk dağılıyoruz bunun sebebi ise bir sisteme sahip olmayışımız. Ligi neredeyse yarılayacağız. Hamza Hamzaoğlu belli başlı isimlerin üstüne gitmekten vazgeçmeli. Takımı sırtlayan adamları, takıma kazandırmalı… Bir düşünelim, rakibiniz ikinci yarının başında on kişi kalırsa, siz kenarda olsanız ne yaparsınız…? Üstelik takımınız bu karardan iki dakika sonra beraberliği yakalamış. Her şey sizin elinizde… Ya oyuncu değiştirir çift forvete dönersiniz, ya da saha içindeki sistemi değiştirirsiniz. Bu maç için bunlardan hiçbirini hocamızda göremedim. On kişi mücadele eden Marius Sumudica oyuna iki tane forvet alırken, hocamız, iki forvet oyuncusunu oyundan alarak tarihe geçti. Oyun anlamında hala ‘’Malatyaspor’un sistemi bu’’ diyecek bir durumda değiliz. Bu durum içler acısı. Hocanın bazı isimlere haksızlık yaptığını düşünüyorum… Öyle ki, Jetmir Topalli, son beş dakikada oyuna girerek, çok rahat kazanabileceğimiz maçta bizi mağlubiyetten kurtardı. Gol sevincinde ise Sportif Direktörümüz Alı Ravcı’ya sarılmasını es geçmeyeceğim. Bu süreç bize pahalıya patlamadan gereken yapılmalı. Sonuç olarak bir puanı aldık. Kötünün iyisi diyebiliriz… Önümüzdeki hafta daha iyi olacağımızı umut ediyorum.
Ligde ise bu hafta bol gollü maçlar izledik. Haftanın açılısında Trabzonspor, Ankaragücü’nü 1-0 ile geçerek Abdullah Avcı ile iki haftada mağlubiyet yüzü görmezken, Başakşehir, evinde ağırladığı Denizlispor karşısında 3-0 öne geçmesine rağmen sahadan 3-3’lük beraberlik ile ayrıldı. Galatasaray, rakiplerinin birbiri ile oynadığı haftada hata yapmadı ve deplasmanda ÇAYKUR Rizespor’u 0-4 yenerek haftayı rahat bitirdi. Antalyaspor, Ersun Yanal yönetiminde ilk puanını BB Erzurum deplasmanında 2-2’lik sonuçla alırken, Alanyaspor, yoluna kayıpsız devam etti. Akdeniz temsilcisi, evinde ağırladığı Konyaspor’u 1-0 yenerek zirve yarışında yerini perçinledi. Teknik Direktör konusunda ligimizde ilklere imza atan Kasımpaşa, yeni hocası Fuat Çapa yönetiminde çıktığı ilk maçta, ligin en zayıf ekibi Gençlerbirliği’ni 2-0 mağlup etti. Haftanın, sonucu merakla beklenen maçında ise Fenerbahçe, evinde Beşiktaş’a 3-4 mağlup olarak şampiyonluk yarışında ağır bir yara aldı. Hafta, Sivasspor – Göztepe ve Kayserispor – Fatih Karagümrük karşılaşmaları ile sonlanacak. Sizce, bu maçlar nasıl sonuçlanır…?
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)