
Toplum olarak bazen “giyim kuşam” deyip geçiyoruz ama aslında bu mesele, göründüğünden çok daha derin bir anlam taşır. Çünkü giyim sadece bir tercih değil, bir duruşun, bir saygının ve bir asaleti taşıma biçimidir.
Özellikle de makam ve mevki sahibi kişiler için bu durum daha da önemlidir. Çünkü onların duruşu, giyimi, davranışı sadece kendilerini değil, temsil ettikleri kurumu ve hizmet ettikleri toplumu da yansıtır.
Bir belediye başkanı, bir müdür ya da bir kurum yöneticisi…
Makama geldiğinde o makamın ağırlığını hissettirmeli, bulunduğu konumun ciddiyetini dış görünüşüyle de ortaya koymalıdır. Tişörtle, montla, özensiz bir şekilde makama gelmek, aslında o makama değil, o makama güvenip onu oraya getiren topluma karşı bir saygısızlıktır.
Evet, makamlar gelip geçicidir ama makamın ağırlığını taşımak, o makama saygı duymak bir karakter meselesidir.
Kimi insanlar vardır, birilerinin torpiliyle o koltuklara oturur ama giyimine, duruşuna, haline bakarsınız — o koltuğun hakkını veremediğini hemen anlarsınız.
Bir de vardır ki, emeğiyle, liyakatiyle, asaletiyle o makama gelenler… Onların her hali, toplum için örnektir.
Ben bir gazeteci olarak, bir insanın karakterini anlamak için önce giyimine, traşına ve duruşuna bakarım. Çünkü insan kendine saygı duyuyorsa, başkalarına da saygı duyar.
Malatya’da yıllar boyunca tanıdığım öyle güzel, asil insanlar oldu ki…
Rahmetli Vahap Küçük,
Mehmet Kavuk amca,
Hacı Ali Atayık…
(Allah hepsine rahmet eylesin.)
Onlar nereye giderlerse gitsinler, hep şık, temiz, özenli insanlardı. Takım elbiseleriyle, kravatlarıyla, hatta yakalarındaki mendilleriyle bile çevresine örnek olurlardı. Ama bunu gösteriş için değil, topluma olan saygılarından yaparlardı.
Bugün ise ne yazık ki bazılarını görüyoruz;
milyonluk servetleri, yüksek makamları var ama giyimine, duruşuna bakınca insanın içi burkuluyor.
Zenginliğin, makamın, mevkiinin hiçbir değeri yok; eğer asaleti taşımıyorsan.
Kendine saygısı olmayan birinin, topluma saygısı olmaz.
Bu yüzden diyorum ki:
Giyim bir zarafettir, bir asalettir, bir duruştur.
Bir insanın ceketi ütülü, gömleği temiz, traşı yerinde olabilir ama en önemlisi o özenin arkasında yatan saygı duygusudur.
Makama saygı, topluma saygıdır.
Kendine saygı, insanlığa saygıdır.
Unutmayalım:
Asalet, marka giyinmekte değil; temiz, sade ama saygılı görünmektedir.
“Bir makamı taşımak, kravat takmaktan öte bir duruştur; ama o kravatın düğümü, çoğu zaman insanın içindeki saygının dışa vurumudur.”
REMZİ HAYTA-KÖŞE YAZISI
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)