6 Şubat asrın depreminde, Rabbim bize bir kez daha hayat verdiği için şükrediyorum. Bazıları bana kaç doğumlusun diye soruyor; ben de 2023 doğumluyum diyorum. Çünkü Allah bize ikinci bir can bağışladı… Allah bir daha böyle acılar yaşatmasın, Rabbim ülkemizi böylesi afetlerden korusun. Bir şişe suyun, bir ekmeğin kıymetini on gün içinde en derin şekilde idrak ettik. O günler paranın geçersiz olduğu, sadece yük olduğu günlerdi…
Depremden sonra hep düşündüm: Bu nasıl bir afet? Yirmi dairesi, fabrikası, iş yeri olan zenginler de bizimle aynı duruma düştü. Onlar da araçlarda uyudu, biz de uyuduk; onlar da gelen yardımlardan ekmek, su almaya çalıştı, biz de. Şartlar eşitlendi. Hatta CHP Milletvekili Veli Ağbaba, basın ziyaretinde tüm arkadaşlarının içinde “Remzi, en rahatı da sensin” dedi. Ben de “Hayırdır, ne oldu ki?” dedim. “Malın da yok, derdin de yok” dedi. Evet, bu söz son yılların en doğru sözlerinden biriydi. Ama çok şükür, canımız sağdı.
Depremden sonra insanların daha yardımsever, daha anlayışlı, daha hoşgörülü ve daha çok dua etmek isteyen bir toplum olacağını düşündüm. Ne oldu bilmiyorum, ama depremden üç ay sonra bu insanların içinde bambaşka bir şey ortaya çıktı. Mal sevdası, para hırsı, yalan söyleme alışkanlığı (yalan makinelerine bağlasalar makinayı bozarlar) ve hatta bu durumdan zengin olanlar… Gelen yardımların nasıl dağıtıldığını bilen biliyor. Allah, bu durumu yaratanları bildiği gibi yapsın.
Fakat en çok merak ettiğim şu: Bu toplumda ahlak kalmadı. Utanma kalmadı. Halen yalan söylüyorlar, halen deprem modunda olup nasıl beş-on kuruş daha kazanırız diye düşünen şerefsizler var. Yardımlaşma ortadan kalktı… 1 Bin TL kiraya verenler şimdi 8 bin TL talep ediyor. Bir bardak çay 40 lira olmuş, daha fazla saymak istemiyorum. Herkes her şeyin farkında, ama bakıyorum ki insanlar hallerinden memnun. Fiyatları duyuyorlar, itiraz eden yok. Kafam basmıyor, ya sizinki basıyor mu? Neden böyle?
Son olarak şunu belirtmek istiyorum deprem sonrası toplumsal dönüşümün acımasız gerçeklerini, insanların ahlaki yozlaşmasını ve sosyal yardımlaşmanın nasıl erozyona uğradığını üzülerek görüyoruz.. Hepimizin bu durumu sorgulaması gerekiyor. Ahlakın yıkıldığı bir toplumda, yalnızca binalar değil, insanlık da harap olur. Ne kadar yeniden inşa edersek edelim, kaybedilen bu değerlere sahip çıkmadıkça, her şey sadece bir yıkıntıdan ibaret kalacaktır. REMZİ HAYTA –YAZDI
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)